SEÇİM
FIKRALARI :) |
“NERDE ESKİ SEÇİMLER”
Her seçimde olur
Elli seçimlerinde Konya'da duvarlara asılı afişleri okuyan köylü
ile aday arasında şu konuşmalar geçer:
" Topraksıza toprak, toprağa tapu,ürüne fiat."
" Ne zaman olacak bunlar "
" Her seçimde, her seçimde. "
"Oylar nereye gider ?"
1950 Seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra, köylü seçmen geri
döner.
" Bey pusulamı geri istiyorum. "
" Geri verilmez, niçin istiyorsun? "
“Adres yazacağım”
" Adres yazılırmı be Adam!.."
" Geçen seçimde adresi yazmadık ta oylar başka partiye gitti
de..."
"Geçersiz oylar ne olur ?"
1965 seçimlerinde İstanbuldan milletvekili seçilebilmek için
20.114 oy gerekiyordu. Oysa 27.937 oy geçersiz sayılmıştı. Milli
bakiye sistemine göre bu oylar sayılsa idi birde geçersiz
milletvekili çıkardı.-----
"Babasının yerine kızı"
1950 seçimlerinde Afyon milletvekili ve millet partisi Yönetim
kurulu üyesi Sadık Aldoğan radyoda konuşacaktı. Fakat Aldoğan
tutuklanmış. Bunun üzerine konuşmayı kızı Gönül Aldoğan yaptı :
" Bu saatte babam Sadık Aldoğan buradan partisi adına ulusumuza
seslenecekti. Ancak az önce polisler geldi, babamı İstanbul'a
götürmek için tutukladılar. Ben kızı Gönül Aldoğan, onun yerine
konuşuyorum. Konuşmam özgürlüğünü yitiren babamın, milletimiz
özgürlüğe kavuşsun diye babam tarafından yazılmış olandır."
"Kime oy verelim ?"
Kürsüye çıkmış olan aday, atıp tutuyor :
" Falanca parti koministtir,ona oy vermeyin!"
" YaÅŸa..."
" Filanca Genel BaÅŸkan masondur,ona oy vermeyin."
" Varol..."
" Åžu parti de dinsizdir, ona da oy vermeyin!"
" Nurol..."
Kalabalığın arasından biri sorar.
" Peki kime oy verelim? "
" Bana oy verin, bana..."
"Dimitri camiye gitti"
46 seçimlerinde oylama yöntemi şöyleydi : Oylar açıkta, herkesin
gözü önünde atılıyor, oyların sayımı kapalı yerde, herkesin
gözünden ırak yapılıyordu. Onun için olacak, bugünkü deyimle,
1946 seçimleri ayıplıdır. Çünkü kapalı yerlerde yapılan oy
sayımının içine neler girmez, neler çıkmaz.
1950 seçimlerinde ise oyların atılması gizli yerde olacak, kapalı
bir yerde atılacaktı.Sayımı ise açıkta herkesin gözü önünde
yapılacaktı.
Oyların gizli, kapalı bir hücrede atılması için her seçim
sandığında bir hücre bulunması gerekiyordu. Hesaplandı,
kitaplandı, kapalı hücreler yaptırmak dünyanın parası idi. Ne
yapsın hükümet, Oyların okullarda,camilerde kapalı bir yerde
atılmasına karar verdi.
İstanbul'da Hiristiyanların bol olduğu bir yerde adres soran
birine:
" Dimitri mi ? Dimitri camiye gitti" demiÅŸlerdi.
Camiye gitmişti ama namaz kılmaya değil.
"Askerler de döğüşür"
1950 Seçimlerinde, seçime katılan her partinin listesinde bir
general vardı. Üç parti de CHP, DP, CMP listelerinin başına birir
emekli Generali aday olarak koymuşlardı. Listeyi görenler;
" Aaaa, " demişlerdi, " Seçim savaşı, emeklisi generaller
arasında oluyor."
" Hep siviller değil, askerler de seçim sandığında savaş
verecekler."
"Bu da bir hastalık"
Dünya kadar para harcadığı halde, listeye bile giremeyen adaya
soruyorlar :
"Durum nasıl ? "
"Lanet olsun, bir daha partilerin önünden bile geçmeyeceğim"
diyor.
Aradan dört yıl geçiyor, bakıyorlar ki bizim ki adaylığa yeniden
soyunmuÅŸ.
" Ne o? diyorlar."
" Ne olsun hastalık..."
"Millete tansiyon lazım"
Cemal madanoğlu, İstanbul'dan bagımsız olarak adaylığını
koymuştu. Seçim masrafları için de katını satmış, onun parası ile
masrafları karşılamıştı.
Seçimler sonuçlanmış, Paşa yeterli oyu alıp seçilememişti. Paşa,
çevresindekilere seçim sonucu :
"Durum nedir? Diye sormuÅŸ."
" Yitirdiniz paÅŸam."
" Anlaşıldı, bu millete bir tansiyon aleti lazım."
" PaÅŸam, size de oturacak yeni bir kat."
"Kürsüye çıkan var mı?"
1965 seçimlerinde Milas'ın bir ilçesinde düzenlenen mitingde,
Halk Partisi'nden Mualla Akarca, birkaç partili daha
konuÅŸacaklar. Ancak toplananlarda bir korku var.
Kentin bıçkınlardan Bahri Can, Hasan Bilgili, Mehmet Zeki ve İsa,
tabancaları çekip ateş etmeye başlamışlar :
" Paçası sıkan varsa kürsüye çıksın!..."
Kimsenin paçası sıkmamış.
"Seçim dosyası"
Erzurum'da seçmenlerin genç adaylara daha çok değer verdikleri
haberi yayılmıştı. Saçları ağarmış adaylardan bazıları saçlarını
siyaha boyatmışlardı. Seçim sonuçlandı, saçlarını siyaha
boyayanlardan çoğu seçimi yitirmişti.
Arkadaşları :
"Bu halin nedir" diye sorduklarında, cevapları :
"Seçim boyası " olmuştu.
"Elleriniz uçkurunuzda"
Adaylardan biri Ağrının Tutak ilçesinde seçim nutku atıyor.
" Buralara neler yapıldı? Bir eksiğiniz, gediğiniz var mı? "
" Şükür herşeyimiz var "
" Yolunuz '
" Var "
" Caminiz "
" Var "
" Okulunuz "
" O da var. "
BaÅŸlar aday konuÅŸmaya :
" Ulan möhterem ve aziz Tutaklılar, size möhterem demeyecektim,
ama işte diyorum. Ulan size herşeyi yaptık. Helaları bile
ağzınızın içine yaptık,elleriniz uçkurunuzda Fırat'tan bu yana
gelmezsiniz..."
"Ben ismet Paşa'nın milletvekiliyim"
Seçmenlerde bir adet vardır, İşleri için başkente geldiklerinde
çat kapı, milletvekillerinin evlerine gelirler. Sabah sabah,
durmadan birÅŸey isterler. Gene milletvekillerinden kontenjandan
gelme birinin kapısı sabah karanlığında çalınır. Hanımı kapıyı
açar.
" Ne var "
" Beyi görmek istiyoruz."
" Bey uyuyor "
" Uyandırın "
" Uyandıramam "
" Biz de bir daha oy vermeyiz, o da milletvekili olamaz."
Kapı ardında bu sözleri duyan milletvekilinin tepesi atar.
" Defolun şurdan, der, ben sizin değil İsmet Paşa'nın
milletvekiliyim."
"Okuma yazma bilirim"
Milletvekili olmak için adaylardan diploma istemezler. Ama okuma,
yazma bilmesi şarttır. 1957 Seçimlerinde Hüriyet partisi adayına
okuma yazma bilmiyor diye itiraz etmişler 55 yaşındaki adayı
sınava çekmişler.
Kem küm ettikten sonra sınavı zorla verebilmiş, milletvekili
olmuÅŸtu.
"Kendi adını yazdırmış"
1965 seçimlerinde AP'nin aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu'na
götüren parti temsilcisinden. Diyarbakır listesinde eksik bulunan
bir aday için bir ad vermesini istemişler. Temsilci de vakit
bulamadığından, tutup listenin enüstüne kendi adını yazdırmıştı.
Seçim sonucu ilan edildiğinde bakmışlar ki temsilci de
milletvekili olmuş. Birşey diyememişler, sineye çekmek zorunda
kalmışlar.
"Bunlar da resmi iÅŸ deÄŸil mi?"
1965 Seçimlerinde Antalya'da devlet Su İşleri memurlarından
birisi Adalet partisi'nin afiş ve broşürlerini resmi hizmete
mahsus yazılı bir kamyonetle dağıtır, dururmuş. Kendisini
yakalamışlar, sorguya çekmişler. Verdiği ifade de şunları
söylemiş :
" Bu yaptığım da resmi iş değil mi? Adalet partisi seçimi
kazanacak ve hükümeti kuracak. Yaptığım yabancının malı değil."
"Taşıt kıtlığı başladı"
1954 Seçimlerinde Tokat'a adaylar bütün araçlarını kiraladıkları
için kentte hiçbir boş taşıt bulunamamıştı.
Kent halkı hastalarını hastaneye götürmek için olsun taşıt
bulamamışlardı da adaylardan ödünç taşıt almışlardı.
"Yenice paketine yazılan dilekler"
Seçim bölgesinde aday, seçmenlerin dileklerini Yenici sigarası
paketinin ardına yazıp,not alıyordu.
Aday seçmenlere sormuş:
" Niye gülüyorsunuz?"
cevap:
" Bundan dört yıl önce gelen aday da dileklerimizi Yenice paketi
ardına yazmış, gitmişti.
adayımız vatandaşa verecek cevap bulamamış bön bön bakakalmış.
"Oy pusulası yerine reçete"
1954 Seçimlerinde, İstanbul'da 231 numaralı sandıktan oy pusulası
yerine bir reçete çıkmıştı. Sinir hastalıkları reçetesinin
üstünde, " bu rejim de hastadır " diye yazıyordu.
"Zeytin vergisini kaldıracağız"
Bir partinin van'a giden genel sekreteri elindeki kağıda bakarak
durmadan konuÅŸuyor :
" İktidara gelirsek ilk yapacağımız iş vergileri indirmektir.
Hayvanlardan vergi almayacağız. Hele zeytin vergisini tümden
kaldıracağız."
Dinleyenler önce kıkır kıkır, sonra da kahkaha ile gülmeye
başlamışlar.
" Gülmeyin, size söz zeytin vergisini kaldıracağız."
Dinleyenlerden bir ses :
" Bizde zeytin de yok zeytin ağacı da..."
Meğer genel sekreter, ege için hazırladığı konuşmayı yanlışlıkla
van'da okumuÅŸ.
"Balıkçı köyünde buğday fiyatı"
Antalya'nın bir köyünde aday konuşuyor :
" Buğday fiatlarına zam yapacağız..."
" Yuh... Yuh..."
" Niye yuhalıyorsunuz, gerçekten zam yapacağız."
" Bizim bura balıkçı köyüdür,buğday da yetişmez. Eğer zam
yaparsanız, ekmeği pahalı alacağız. Yuh sana aday..."
"Meydan ağzına kadar dolu değil mi?"
1977 Seçimlerindeydi. Halk meydanda birikmiş,Parti liderini
bekliyordu. Parti lideri gecikiyor, bir türlü gelmiyordu. Partili
mızmızlandı : Gelecekse gelsin, sonra pazar dağılacak, köylüler
gidecek, bizi kınıyacaklar. Öteki parti kadar adam
toplayamamışsınız. Yazıklar olsun diyecekler, Oysa bakın oysa
meydan ağzına kadar dolu değil mi?
"Niye resim çekmiyorsunuz ?"
Kürsüde konuşan parti başkanı resmini çeken foto muhabirlerine
çıkıştı :
" Çekilin önümden, milletimi göremiyorum. Milletimle aramıza
giriyorsunuz. "
Muhabirler kızdılar,başkanın resmini çekmediler. Öteki şehre
varıldığında bu kez parti başkanı muhabirlere yakınıyordu :
" Hadi çocuklar resmimi çekmeyi unutmayın. "
"Şu muhaliflere de bir kaç oy verin"
1977 secimlerindeydi. Demirel İzmir' den Ege'yi seçim için
dolaşıyordu. Denizli-Aydın ve Muğla yolları hınca hınç
seçmenlerle doluydu. Demirel şöyle dedi:
'Acıyorum şu muhalefet partisine. Bakın bütün oylar bize gelecek.
ben halka dönüp de şu zavallı partiye de bir kaç oy verin diyemem
ki."
"Hal hatır sormak "
Demirel ile karşılaştığınız zaman " Nasılsınız" diye sormuyor, "Eyi
misiniz " diyor. Sonra yanıtını beklemeden kendi ekliyor:
" Eyisiniz, eyi..."
"Paşaların devirdiği padişahlar"
Demirel 1974 seçimlerinde Trabzon' da konuşurken askerlerin darbe
yapmalarını eleştiriyordu:
"Osmanlı tarihinin sivri noktalarını çok dikkat etmek gerekir.
Sultan Aziz'i günün birinde bir kaç osmanlı paşası tahttan
indirir. Yerine sultan Murat'ı geçirir. Murat, taht da 90 gün
kalır, Onu da bir başka paşa indirir. Osmanlı döneminde paşaların
devirdiği iktidarlar hiçkimsenin işine yaramamıştır. Ne deviren
paÅŸaya nede devrilen padiÅŸaha.
"Her seçimde ödleri kopar"
Rize'nin sevimli belediye eski başkanı Ekrem Karadeniz'den
milletvekillerinin ödü koparmış. Ekrem karadeniz'e sorarlar :
" Milletvekilleri sizden niye korkarlar."
" Her seçimde Ekrem ağabey aday olacak derler. Ben aday olursam
bunlardan çok oy alırım. Ama istemem. Ankara'ya giderim, Ekrem
ağabey aday olmak için geldi derler. Bakarlar ki aday değilim,
Yüreklerine su serpilir. bu korku ikinci seçime kadar işe yarar.
"Reyi Bursalılar verecek"
Demirel bursa seçim gezisinde ihsan sabri Çağlayangil'i ortalıkta
göremeyince yanındakilere sordu :
" Ä°hsan sabri Bey yok mu ? "
" Yok!..."
" Nerede ? "
" DavetliymiÅŸ, Kanadaya gitmiÅŸ."
" İhsan Bey'e Kanadalılar oy vermeyecek ki Bursalılar verecek..."
"Konyadan oy yok..."
Demirel, seçimde Konyalılardan oy istemiyor, " Kırat'ın alnı
Konya'da yeniden güneş görecektir." diyordu. Bunun anlamı,
Konya'da kazanacağız demekti. Öğrenciler arasından sesler
yükseldi.
" Sana Konyadan oy yok..."
" Demirel aldırmıyor, konuşmasını sürdürüyordu :
" Benim selamlarımı..."
" Sana Konya'dan oy yok!.."
Öğrenciler İmam Hatip okulundandı. Demirel yumuşatmak istedi :
" Herkes bize oy verirse neremize koyacağız arkadaşım. Sende oy
verme..."
" İmam Hatip okulları..."
" İmam Hatip okullarını ben açtım, Ötekiler kapattı. Gücün varsa,
sen git kapatılanları aç."
Ortalık duruldu.
"Smokin nasıl giyilir ?"
Seçimlerden sonra balo veriliyor. Her milletvekili smokinli
gelecek. Bakıyorlar ki yeniler gün batmadan smokinlerini
giymişler. Başkan, smokinle dolaşanlara çıkışıyor.
" Gün batmadan smokin giyilmez . "
" Neden giyilmez ? "
" Adet öyledir de ondan. "
Yeni milletvekili orta da dolaşan smokinlileri gösteriyor :
" Gün batmadan giyilmez de bunlar neden giymişler ? "
" Onlar giyer, onlar garson. "
"Bizi bizden soruyorlar"
1977 Seçimlerin de Bayar'la Demirel buluşacaklardı.
Caddebostan'daki evin telefonu çaldı. Telefonu açan " Siyasi
şubeden arıyorlar " dedi. Bayar, Orhan Cemal Fersoy'a
" Sen bak, ne istiyorlar "
Fersoy, " Burası Bayar'ın evi ne istiyorsunuz ? " diye payladı.
" Kapıda ki bizim memurla görüşebilir miyiz ? "
" Görüşemezsiniz."
" Öyleyse size sorsam, Bayar'la Demirel buluştular mı ? "
Fersoy kızgınca salona girdi. Oturanlara bizimle ilgili
istihbaratı bile bizden öğrenmek istiyorlar, bu kadarı da fazla
dedi.
"Sandalye yeter, birazda masa"
Seçim sonuçları belli oldukça genel merkeze telgraf çakıyorlar:
"Beş sandalye aldık"
"On sandalye daha aldık."
Seçim sonuçları belli oldukça sandalye sayısı da artıyor.
"Elli aldık, altmış aldık,yüz aldık."
Parti sekreteri sandalyenin milletvekili anlamına geldiğini
bilmiyor, yanıt veriyor:
"Partiye bu kadar sandalye yeter, biraz da masa alın..."
"Seçim balo gibidir "
Gene bunalımlı bir dönemdi, seçime gidilmesi öneriliyordu.
Demirel'e sordular :
" Niçin seçme gitmiyorsunuz ? "
" Hazır değiliz. "
" Nasıl hazır olacaksınız ? "
" Bakın anlatayım. Seçim de balo gibidir. Hazır olmadan gidilmez.
Sen benim arkadaşımsın, bana rastlıyorsun, "Gel seni baloya
götüreyim diyorsun. Ben ne yapacağım ? " Arkadaş izin ver
hazırlanayım diyeceğim. İşte öyle "
"Dünyada en zor ve en kolay şey nedir ?"
Politikacıya sormuşlar :
" Dünya en zor en kolay şey nedir.
" En kolayı aday olmak, en gücü de seçilebilmek. "
"Hep tersine giderdi"
" Adayın biri Zara yakınlarında Kızılırmak'tan geçerken suya
düşmüş. Koşup Parti başkanına haber vermişler.
" Bizim aday mı ? "
" Bilmiyoruz, adaylardan biri. "
" Akıntıya doğru mu gidiyordu, tersine mi ? "
" Akıntıya doğru. "
" Bizim aday olamaz. Bizimki hep tersine giderdi. "
"Bunlardan kaçmıştım"
Rusya'dan kaçıp Türkiye'ye sığınan Yusuf Akçura üniversitede ders
verirken dışarıdan büyük gürültüler geliyor. Ne var diye
pencereye koşuyorlar. 1946'nın coşkulu mitinglerinden biri
yapılıyor. Gençler ellerinde bayraklar, bağrışıp çağrışıyorlar.
Hoca bunları görünce hemen oracıkta bayılıyor. Kolanyalar,eterler
ayıltıyorlar.
" Ne oldu hocam ? "
" Ben Rusya'da bunlardan kaçmıştım, burda da gelip beni buldular.
"
"Karagöz'ün şadırvanına benziyor"
Meclis'te uçak alımında yapılan bir yolsuzluktan söz ediliyordu.
Åžair Yahya Kemal'e sorarlar :
" Bu olaya ne dersin üstat ? "
" Ne diyeyim, Karagöz'ün şadırvanına benziyor. "
" Anlayamadım."
" Hükümet musluğu açarsa akar, açmazsa sular durur. "
"Bir daha karşımda görmeyeyim"
Her seçimde karşısına dikilen adaya parti başkanı çıkışır :
" Seni bir daha karşımda görmek istemiyorum. "
Aday sorar : " Sayın başkanım istifa mı ediyorsunuz ? "
"Sen anayasayı çiğnemişsin"
Halis öztürk, 1950'de Doğu'dan DP listesinde milletvekili
olmuştu. Adı kimliğinde Halis Öztürk diye yazılıydı, ama herkes
onu Halis Ağa diye çağırırdı. Halis Ağa dediniz mi Doğu da
kuzeyden güneye değin, herkes tanırdı. Gençliğinde eşkiyalık
ettiği, yol kestiği söylenirdi. Günahı söyleyenlerin boynuna.
Halis Ağa 1950'den 1960'a değin on yıl hiç sektirmeden
milletvekili olmuÅŸtu.
Derken 1960 Askeri harekatı onu milletvekili olarak bulmuş,
yassıada'ya tıkmıştı. Halis Ağayı anayasayı tağyir, tebdil diye
bilinen ünlü maddeden mahkemeye vermişlerdi. Yargıç soruyordu :
" Halis Öztürk' müsünüz ? "
" Evet efendim. "
" Söyle bakalım sen Anayasayı tebdil ve tağyir etmişsin ? "
" Neyi ne etmiÅŸtim ? "
" Anayasayı çiğnemişsin. "
" Vallahi çiğnemedim. "
" Çiğnemişsin. "
" Vallahi hakim bey , de ki İncil'i çiğnemişim, Tevrat'ı
çiğnemişim ,Kuran'ı çiğnemişim, olabilir. Ama bu anayasa nedir,
görmemişim, bilmemişim, tanımamışım. "
"Bizim lokantayı kapattırdılar"
Gazeteciler 1977 seçimlerin'de Erbakan hoca'ya sordular :
" Kaç il dolaştınız ? "
" Elliye yakın. "
" Adaylığınızı nereden koyacaksınız ? "
" Konya"dan. "
" Kaç milletvekili çıkaracaksınız ? "
" Ä°ktidara geleceÄŸiz. "
" Nasıl geleceksiniz ? "
" Bakın bizden nasıl korkuyorlar, anlatayım. Isparta da bir olay
oldu. Bizim il başkanı ısparta'nın en iyi ahçısıdır. Bizim
başkanımız diye lokantasını belediye başkanı kapattı. Mahkemeye
başvurdu, mahkeme de açtı. Belediye başkanı yeniden mühürletti.
Yeniden açtırdık. Bunlar korku değil de nedir ? "
"Orayı da sular basmış"
Seçimi kazanıp parlamentoya giren arkadaşlarına soruyorlar.
" Sık sık avrupa'ya gidiyorsun, Roma'yı gördün mü ? "
" Gördüm. "
" Nasıl bir yer ? "
" Her yeri yıkık ,yanık..."
" Peki venedik nasıl bir yer ?"
" Orayı da sular basmış."
"Devlet çalgı, siz çengi"
Kayseri'nin eskimez adaylarından ünlü biri, ölürken oğullarını
yanına çağırır, Şöyle der :
" Bakın evlatlarım artık ben gidiyorum. Size son sözüm şudur :
Devlet çalgı, siz çengi... Hiç sürçmeyin , ayak uydurmaya
bakın!.."
"Siz iktidarda biz muhalefette"
1946'da çok partili rejime gireceğimiz günlerde İsmet Paşa, Rauf
Orbay'ı köşke çağırır. Hoşbeşten sonra " Kazım Karabekir Paşa'yı
görüyor musunuz ? " diye sorarlar :
" Ankara'da değil mi ? Siz görmüyor musunuz ? "
" Evet, görüyorum. "
" Öyleyse ? "
İsmet Paşa niyetini açıklar :
" Yani demek istiyorum ki, önce yaptığımız gibi Kazım Karabekir
Paşa'yı alıp muhalif partiyi yeniden kursanız. Hep birlikte
olsak. "
" Ya : " diye duraklar Orbay, " Siz gene iktidar partinin
başında, biz muhalefette ... Aşkolsun doğrusu. Ben bu işte bir
kez oldum, bir daha yoktum. "
"Memleket'i nasıl görüyorsun ?"
Trabzon'un muzipliği ile tanınmış siyasetçilerinden Osman Zeki
Erdem'e sorarlar :
" Durumu nasıl görüyorsun ? "
O sırada kürsüde gözleri az gören bir aday konuşuyormuş. Osman
Zeki, adayı gösterererek :
" Bizim arkadaş gibi görüyorum. "
" Yani karanlık."
" Ben demedim sen dedin."
"Demek bilardo oynuyor"
İsmet Paşa on yıl ayrıldıktan sonra Gürsel Paşa için köşke gider.
Salonda bilardo masasını göremeyince yanındaki Selim Sarper'e
sorar:
"Bilardo ne oldu?"
"Yukarı salona alındı, Paşa bilardo oynuyor."
"Ya öyle mi çok iyi, çok iyi! Demek bilardo oynuyor."
"Bende okuyamadım"
Seçmenlerden biri adaya bir mektup uzattı.
"İhtiyaçlarımız bunda yazılı" dedi.
Aday, baktı baktı, yazıyı okuyamadı.
"Şunu daktiloda, yazsaydın ya..."
"Daktiloda yazacaktım, ama yazıyı bende okuyamadım."
"Hangi enayiden aldı"
Aday sordu:"Niye sormadan gülüyor?"
"Bahse tutuşup yüz lira kazandı."
"Hangi enayiden?"
"Benden."
"Biz politikacıyız evladım"
Kısa süre önce hakkın rahmetine kavuşan Yozgatlı politikacılardan
Celal Sungur, Hacettepe Ünüversitesi' nde dekan olarak görev
yaptığı dönemde, CHP'den Yozgat Senatör adayı olmak için Yerköy
ilçesine geldi. Adaylığı daha önce CHP Genel Merkezi' nce iki
defa veto edilen Sungur, önseçime katılmak için ilçe
teşkilatlarının desteğini toplamaya çalışıyordu. Celal Sungur,
Yerköy ilçesinde CHP binasında gazetecilerle sohbet ederken, bir
gazeteci sordu:
"Efendim siz iki kez veto yediniz. Halen aday olmak istiyorsunuz.
Şu anda bulunduğunuz görev senatörlükten daha iyi değil mi?"
Sungur, hemen yanıt verdi:
"Biz politikacıyız evladım. Bize Cumhurbaşkanlığı koltuğunu da
verseniz istifa eder hemen seçimlere koşarız..."
"1954 seçimleri bir şamardır"
1954 seçimlerinde CHP, 1950'de çıkardığı milletvekili sayısınında
yarısını çıkarmıştı. Bu da 35-40'ı geçmiyordu. Koridorda
rastladığı bir CHP'liye şöyle demişti!
"Seçimler size bir şamar olduğu gibi bizede bir şamardır."
"Neden?"
"Millet demek istedi ki, biz CHP'yi yıktık.
Siz onları muhalefet diye hala niye sırtınızda taşıyorsunuz?"
"Koltuğun alçaltması"
Bakanlıktan istifa eden arkadaşına aday soruyor:
"Ne güzel gidiyordu, neden çekildin?"
"Koltuğu ayaklarının altına alırsan yükseltir, başının üstünde
tutarsan alçaltır."
"Anladım."
"Yüzümü ne yana döneyim?"
Yeni aday eski adaya sormuÅŸ:
"Kahvede konuşurken yüzümü ne yana döneyim?"
"Vestiyere."
"O da nesi?"
"Biri paltonu yürütmesin..."
"Bir deli mi bir partili mi ?"
Menderes görkemli bir kalabalıkta Adana'dan Mersin'e gidiyor.
Tarsus’ta gözleri dönmüş bir baba. Bağlarbaşı evlerinden çıkıyor.
Adı Ali Bayat'tır. Beş yaşında ki oğlunu kurbanlık bir koyun gibi
bacaklarının arasına yatırıyor. Elinde bir kasap bıçağı vardır.
oÄŸlunun boynunda da bir yafta :
" Londra uçak kazasında kurtulduğunuz için oğlumu kurban
ediyorum. "
"Herkes şaşkınlık içindedir. Bir deli mi, yoksa bir partili mi?
Menderes fırlıyor, bir tekme ile yaftayı çocuğun boynundan
çıkarıyor, çocuğu kurtarıyor.
Yassı ada da idama mahkum olduğunda hiç kimse ortaya çıkmıyor.
"Her ölenin yerine yenisi"
Tek parti döneminde meclis bir türlü yenilenmez, hep aynı
kadrodan oluşurdu. O yıl birkaç milletvekili ölmüştü. Gedikli
milletvekili, saygı duruşunda arkadaşının kulağına fısıldadı.
" Artık meclisimiz yenileniyor. "
" Nasıl ? "
" Her ölenin yerine yenisi geliyor."
"Ne yana dönsem"
Celal Bayar, daha partiyi kurmadan önce muhalefete geçmişti. Bir
parti kuracağı söylentileri vardı. Bir gün gazeteciler yakalar.
" Partiyi ne zaman kuracaksınız ? "
" Bütün toplar bize çevrilmiş. Sağa dönsem faşist derler, sola
dönsem komünist. Ortada kalıyorum, CHP'den niye ayrıldın,
diyorlar. Vakti gelince kuracağız partiyi. "
"İyi bir arkadaştır"
27 mayıs'tan sonra Cemal Gürsel hem devlet başkanı, hemde
Başbakandır. Kabineyi kuruyor. Gazeteciler basın - yayın bakanını
merak ediyorlar. " Bakan kimdir ? "
Gürsel düşünüyor, adını bir türlü hatırlayamıyor :
" İyi bir arkadaştır. "
"Koca olmaz, hovarda olur"
Menderes'e sol partileri soruyorlar. O da bir hikaye anlatayım
diyor ; Anlatıyor. Adamın birinin bir kızı varmış ; gece olmuş :
"
"Kalk baba..."
" Ne var ?"
" Tez bana bir koca bul."
" Bak kızım, şimdi gece yarısı çıkar bir koca aramaya kalkarsak,
o sana koca olmaz hovarda olur. "
Solcu parti imiÅŸ, ÅŸimdi olmaz.
"Parmakla seçim kazanılmıyor"
Haritayı açmışlar, üstünde seçim tahminlleri yapıyorlar. Genç,
ateşli partili parmağı ile göstererek konuşurmuş :
" Önce şurada ki seçimleri almalıyız, Sonra şuradakini, daha
sonra da şurayı..."
İhtiyar partili gülmüş :
" Eğer parmakla seçim kazanılsaydı senin dedikleri olurdu."
"Allah'ın rızası eksik "
Aday, rahmetli Doğan Nadi'nin odasında, " Kimler var ? " diye
soruyor.
" Ömer Rıza, Vasfi Rıza, Necmi Rıza var."
" Bütün Rıza'lar toplanmış demek, bir Allah'ın rızası eksik..."
"Vatandaşlar kime güvensin ?"
Demirel Isparta'da konuÅŸurken gazeteciler sorular soruyordu :
" Konuşan Türkiye mi istersiniz, Susan mı? "
" KonuÅŸan."
" Vatandaşlar kime güvensin? "
" Allah'a..."
BaÅŸka soru gelmedi gazetecilerden.
"Birbuçuk dakikalık adam mıyım ?"
MSP - CHP Koalisyonu döneminde Erbakan TV'den yakınıyordu.
" Biz de iktidar partisiyiz. Ecevit'in Almanya gezisi
televizyonda 15 dakika gösteriliyor, benim Libya gezim birbuçuk
dakika gösteriliyor. Ben bir buçuk dakikalık adam mıyım? "
"Yıllarca çok partili rejime geçemedik"
İsmet Paşa sohbet ediyordu. Birden ağzından şu sözler döküldü.
" Biz istiklal mahkemeleri kurduk, birçok kişiyi idam sehpasına
gönderdik. Fakat sonra yıllarca, çok partili bir demokratik
rejime geçemedik. “
Paşa bunları niye söyledi, etrafındakiler bir türlü anlam
veremediler.
"Anayasa deÄŸiÅŸmelidir"
1946 seçimlerinde İsmet Paşa ileri gelenleri topluyor.
" Ne diyeceksiniz? "
" Bu Anayasa deÄŸiÅŸmelidir, diyeceÄŸim."
" Paşam, Anayasa bir parti üçte iki çoğunlukla Meclis'e girerse
değişir. Bakalım biz seçimleri kazanabilecek miyiz ?"
Paşa hiçbir şey demez yutkunur.
"Erkekleri dururken"
Sayın aday seçimleri yitirmiş, homurdanıp duruyor :
" Hangi partidensiniz efendim.? "
" Erkekleri dururken kadınları milletvekili yapan partiden. "
"Tanıkları henüz dinlemedim"
Yargıç sert bir sesle adaya sordu :
" Suçlu olduğunuzu kabul ediyor musunuz ? "
" Bilmiyorum sayın Yargıç, henüz tanıkları dinlemedim."
"Kadınların hakkı olsun "
Biri erkek öteki bayan iki aday seçim nutku veriyorlar. Erkek :
" Ben kadınlara da erkeklere de verilen hakkın verilmesini
istiyorum. Bunun için savaşacağım. "
Kadın bunu yanıtlıyor :
" Ben de erkeklerin kadınlar kadar olmasını istiyorum. "
"Seçilmenin yaşı olmaz"
Genç aday gene yaşlı güngörmüş adaya sordu :
" Ãœstad, hangi yaÅŸta evlenmeli ? "
" Oğlum evlenmenin yaşı olmaz. Kadın, ilkin erkeğin sevgilisidir.
Sonra eşi olur. Daha sonra da dadısı..."
"Sözüm tutulmayacak mı ?"
Karısı adaya çıkışıyordu
" Bu evde hiç benim istediklerim olmayacak mı ? "
Aday yanıtladı :
" Olacak karıcığım, olacak da, hele şu seçimleri bir kazanayım. " |
|
|