|
|
|
Mehmet Remzi Bey
|
|
GÜNEY AFRİKA’DA İLK TÜRK DİPLOMAT MEHMET REMZİ BEY
AHMET UÇAR
Hâriciye Nezâreti 21 Nisan 1914’de Johannesburg Başkonsolosluğuna, Tahran Sefâret-i Seniyyesi eski müsteşarı Remzi Bey’i tayin etmişti . Mehmet Remzi Bey eski Umur-u Mülkiye Müsteşarı Şerif Bey’in torunu, önemli devlet ricalinden Adliye Nezareti Başkâtibi Rauf Beyin oğlu idi. 30 Aralık 1869’da İstanbul’da doğmuştu. İlkokulu bitirdikten sonra Soğuk Çeşme Askerî Rüşdiyesi’nde aliyyü’l-a‘lâ (pekiyi) derecesi ile orta tahsilini tamamlamıştı. Daha sonra Lisan (Dil) Mektebi’ne devam etmişti. Burada öğrenci iken 3 Temmuz 1887’de, henüz 19 yaşında Başbakanlık Evrak Odası’nda memur olarak işe başlamıştı. 14 Ocak 1888’de aylık maaşı 60 kuruş, 9 Nisan 1888’de 110 kuruş, 13 Ağustos 1890’da 140 kuruş olmuştu. Eylül 1888’de 3. sınıf memur rütbesi almıştı. Çalıştığı yerde arkadaşları ile çok iyi geçindiği gibi, çok da başarılı olmuştu. Genç memurun, bu başarısı maaş ve rütbesine yansıdığı gibi, amirlerinin raporlarına da yansımıştı.
Mehmet Remzi Bey bu başarılı duruma rağmen çok arzuladığı Hâriciye Nezâreti bünyesinde çalışmak için maaşının bir hayli düşmesine razı olarak 15 Ocak 1892’de 50 kuruş aylık maaşla Hariciye Nezareti Tahrîrat Odası’nda (Yazı İşleri’nde) kâtib olarak göreve başlamıştı. Buradaki üstün gayreti sonucu 22 Mayıs 1892’de maaşı 150 kuruşa çıkarılırken, 10 Aralık 1892’de 2. sınıf memurluğa terfi etmişti. 22 Ağustos 1892’de Lisan Mektebi’ni bitirerek diplomasını almış, Türkçe dışında Fransızca’yı da çok iyi derecede okuryazar bir memur olarak yurtdışı görevlere hazır hale gelmişti.
2 Nisan 1894’de 2000 kuruş maaşla Bulgar Sefâreti 3. Kâtibi olarak Sofya’ya göderilmişti. İlk dış görevi olan Sofya’da da başarılı hizmetlerini sürdürmüş ve Haziran 1894’de kendisine 4. dereceden Osmanlı nişanı verilmişti. Ancak Bulgaristan’ın hava şartlarına alışamadığı için görev yerinin değiştirilmesi isteği ile Hariciye Nezareti’ne başvurmuştu. Hariciye, 5 Aralık 1895’de yeni bir göreve gönderilmek üzere onu görevden alarak İstanbul’a çağırmıştı. İstanbul’da fazla bekletilmeyerek 18 Aralık 1895’de 2000 kuruş maaş, 500 kuruş yolluk ve 400 kuruş aylık ev kirası ödenmek üzere, Sırbistan’ın Kerç şehri Konsolosluğu’na tayin edilmişti. 23 Ağustos 1896’da Sırp Hükümeti tarafından kendisine 4. rütbeden “Hakoda” nişanı verilmiş ve Bâb-ı Âlî’nin özel izniyle bu nişanı kabul etmişti.
Osmanlı-Yunan Savaşı nedeniyle Osmanlı Maliyesi’nin sıkıntıya düşmesi sonucu, 13 Mart 1897’de aylık maaşı 1800 kuruşa düşürülmüştü. Ancak başarılı çalışmaları nedeniyle memuriyet sınıfı 8 Haziran 1897’de 3. derceden Mümtaze’ye yükseltilmişti. Ayrıca 6 Mayıs 1899’da kendisine 3. rütbeden Mecidî nişanı da verilmişti. 6 Ağustos 1899 Osmanlı Hükümeti’nin izniyle kendisine Rusya Devleti tarafından 2. rütbeden “Stanslas” nişanı verilmişti. 2 Ağustos 1900’de memuriyet rütbesi 2. dereceden Mümtaze olmuştu. 4 Temmuz 1901-de 3. rütbeden Osmanlı nişanıyla ödüllendirilmişti. 1 Ekim 1901’de bir başka yabancı devlet İran; Mehmet Remzi Bey’e İran’ın en önemli nişanlarından biri olan 2. rütbeden “Şir-i Hurşid” nişanı vermiş ve Bâb-ı Âlî bu nişanın da alınmasına izin vermişti.
Kerç Konsolosu iken Rusça öğrenmiş, özellikle Kerç’deki demir fabrikasında çalışan Osmanlı tebeası işçilerin haklarının korunmasında da çok başarılı olmuştu. Bu durum 4 Eylül 1903’de Petersburg Büyükelçiliği’nin İstanbul’a gönderdiği raporda da belirtilmişti . Mehmet Remzi Bey ehliyet ve dirayeti sebebiyle 4 Eylül 1904’de 2700 kuruş maaş ve 500 kuruş yollukla İran’ın Tebriz şehri Başkonsolosluğu’na atanmıştır.
Mehmet Remzi Bey 6 Şubat 1907’de Batum Başkonsolosu olmuştu . Batum Başkonsolosluğu’na giderken “nizama ve emsaline uygun olarak” iki maaş tutarı yani, 5400 kuruş harcırah ve 2700 kuruş maaş almıştı. 7 Mart 1911’de Gürcistan’n Başkenti Tiflis’e Başkonsolos olarak tayin edildi . 22 Haziran 1913’de Tahran Büyükelçiliği müsteşarı oldu ve 21 Mayıs 1914’e kadar bu görevde kaldı.
Johannesburg Başkonsolosluğu Nisan 1914’lere kadar boş kalmış, 21 Mayıs 1914’de Mehmet Remzi Bey bu göreve tayin edilmişti. O’nun; Güney Afrika’da göreve başlamasından kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı çıkmış, Osmanlı bu savaşta Güney Afrika’ya hakim olan İngiltere’nin karşısında yer almıştır. İngiltere Osmanlı’nın savaşa Almanların yanında “Cihad” çağrısı yaparak girmesi üzerine Güney Afrika Müslümanlarının Osmanlı yanlısı faaliyetlerinden çekindiği ve Mehmet Remzi Efendi’nin tesirinden korktuğu için; yalnız onun faaliyetlerini engellemekle kalmamış, Türk Konsolosluğu’na el koyarak Mehmet Remzi Efendi’yi aile ve eşyalarıyla birlikte sokağa atmıştır. Dahası Mehmet Remzi Efendi’ye diplomat olmasına rağmen “savaş esiri” muamelesi yaparak Johannesburg’tan ayrılmasına izin vermemiştir. Bu durum karşısında parasız ve evsiz çileli ve sıkıntılı günler başlamıştır. İngilizlerin yaptığı yetmiyormuş gibi Osmanlı Hükümeti de “geri dönmediği ve konsolosluk vazifesini de yapmadığı” gerekçesiyle maaşını göndermemeye başlamıştır. Onun bu çileli durumu Hariciye Nezareti Müsteşarlığı’nın 72623/321 sayılı ve 16 Ekim 1915 tarihli yazısıyla Başvekil Talat Paşa’ya şu cümlelerle duyurulmuştur:
“İngiltere Hükümeti ile münasebetlerimizin kesilmesinin ardından, İngiltere Hükümeti’nce yerinde alıkonulmuş olan Johannesburg Başkonsolosu Remzi Bey’in orada kaldığı müddetçe uğradığı müşkilat dikkate alınarak maaşlarıyla birlikte konsolosluk tahsisatının da ödenmesi kararlaştırılmıştı. Ancak bu tahsisatın ödenmesiyle ilgili emir Dîvân-ı Muhâsebat’ça kabul edildiği halde aynı makamın geçen Ağustos’ta yaptığı inceleme sırasında kendisinin konsolosluk işleriyle ilgilenemediği cihetle tahsisat gönderilmesinin caiz olamayacağı ileri sürülerek önceden verilen ödeme emirleri Hariciye Nezareti’ne geri gönderilmiştir. Konsolosluk Nizamnamesinin 16. maddesine göre konsolosların savaş çıkması ve sair zorunlu durumlarda bulundukları memuriyeti terk ve tatil ettikleri taktirde Hariciye Nezareti emri altında bulunacaklarından maaşlarının ödeneceği yazılıdır. I. Dünya Savaşı nedeniyle ülkeye dönen diğer konsoloslar hakkında 16. madde hükümleri uygulandığı halde Mehmet Remzi Bey için bu uygulanmamıştır. Halbuki Mehmet Remzi Bey İngiliz Hükümeti’nce alıkonulduğu için geri dönmesi elinde olmadığı gibi, ona gönderilecek tahsisatı konsolosluk işlerinde kullanması da beklenemez. Remzi Bey alacağı tahsisatı kapalı olduğu için muhakkak ki konsolosluğa harcayamayacaktır. Ancak konsoloslukta kalmasına müsaade edilmediği için ayrı bir ikâmetgâh bulması ve hayatını devam ettirebilmesi için bu paraya ihtiyacı vardır. Her şeyin çok pahalı olduğu Johannesburg’ta Remzi Bey’in müşkilatına son vermek, İngiltere ile ilişkilerimizin kesilmesinden beri konsolosluk dışında yaşamak zorunda kalan Remzi Bey’in ihtiyaçlarını gidermek çok zaruri hale gelmiştir. Durumun Şûrây-ı Devlet’çe görüşülmesi arz olunur.”
Remzi Bey’in durumundaki bu aciliyete rağmen Şûrây-ı Devlet konuyu görüşmek üzere yaklaşık iki ay sonra toplanabilmiştir. 15 Aralık 1915’deki toplantıda Remzi Bey’in durumunun geri dönemediği için Konsolosluk Nizamnamesi’nin 16. maddesine uymadığı belirtilmiştir. Ancak İngiltere Hükümetinin onu zorunlu olarak tuttuğu için, onun da bulunduğu yerde zarurî ihtiyaçları olacağı düşüncesiyle kendisine maaşı dışında para gönderilmesinin zorunlu ve zarurî olduğu kurulda kabul edilmiştir. Buna rağmen Hükümet bu parayı Maliyeden vermeyerek kendisinden para isteyen Hariciye Nezareti’nin münasip miktar para göndermesini karalaştırmıştır. Bir başka deyişle ipe un sermiş, Mehmet Remzi Bey ve ailesini açlığa ve çaresizliğe mahkûm etmiştir .
Güney Afrika’da Türk asıllı ilk diplomat olan Remzi Bey, iki yıl Başkonsolosluk yaptıktan sonra Johannesburg’da vefat etmiştir. Onun İngilizlere karşı ayaklanan zenci yerlilerin yanında yer aldığı için İngilizler tarafından şehid edildiği ileri sürülmekteyse de biz bu konuda herhangi bir belgeye ulaşamadık. Mehmed Remzi Bey’in diyâr-ı gurbette vefatı ve mezarı ile alakalı olarak, yıllar sonra 1993-94’de orada görev yapan bir başka Türk diplomat Hüner Tuncer şunları anlatmaktadır:
“Güney Afrika’ya atanan ve ancak kısa bir süre görev yapan ilk Türk Konsolosunun mezarının Johannesburg’da bulunduğunu, Başkonsoloslukta çalışan arkadaşlarımdan duymuştum. Bu mezarı bir an önce görmek için sabırsızlanıyordum. Nihâyet bir gün Mehmet Remzi Bey’in mezarını ziyarete gittim. M. Remzi Bey’in mezar taşında bir ay yıldız oyması bulunmaktaydı. Remzi Bey, 46 yaşındayken 14.2.1916 tarihinde Johannesburg’da ölmüştü. Mezar taşının bir yüzüne Osmanlıca, diğer yüzüne de Latin harfleriyle yazılmıştı. Latin harfleriyle yazılan kısmında bir İngilizce şiir yer almaktaydı. Aşağı yukarı şöyle demekteydi şiirinde: ‘Bugün benim burada ölü olarak bulunduğuma şaşırma. Yarın sen de nasıl olsa benim gibi olacaksın.’ Bu satırları okurken bir yandan gözlerimden ince ince yaşlar süzülüyor; diğer yandan da meslektaşımın önünde saygıyla ve sevgiyle eğiliyordum.
Bakımsız otların bürüdüğü Müslüman mezarlığında, Osmanlı Devleti’nin son diplomatik temsilcilerinden biri olan Mehmet Remzi Bey tek başına yatmaktaydı. Nur içinde yatsın!.. Savaş zamanında ailesinin cenazesini Türkiye’ye getirmeye yeterli parası olmadığı için ve Osmanlı Hükûmeti de bu konuda herhangi bir girişimde bulunmaktan kaçındığından, burada kalmıştı. İnşallah bir gün Güney Afrika’daki Türk diplomatlarının eliyle, naaşı ülkesine götürülebilir diye içimden geçti .”
Remzi Bey’in vefatı sonrası ailesinin İstanbul’a dönüş masrafları Osmanlı Hükümeti’nce karşılanmış, ayrıca Johannesburg’daki Osmanlı tebeasının himayesi ile ilgili bazı girişimlerde bulunulmuştur. Ancak konu ile ilgili olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde HR.MTV. fonunda bulunan 1916 tarih ve 253 nolu dosya; Erkân-ı Harbiye Vekâleti’nin 5 Mart 1929 tarih ve 60286/58 nolu yazılı isteği üzerine, 18 Mart 1929 tarih ve 21113/67 sayılı yazı ile bu kuruma gönderilmiştir. Bu dosyaya ulaşmamız ise maalesef mümkün olamamıştır.
NOT: Mehmet Remzi Bey’le İlgili Yeni belgelere ulaştık merhumla ilgili bir kitap çalışması yapıyorum, ilgilenenlerin [email protected]’a e-mail göndermesi rica olunur.
X
1.İrâde Hâriciye, 25 Ca 1332 No. 9
2.Y.A.Res.143/72,DH.SAİD d…38/291
3.Y.A.Res.143/72 ,İ.HR.390/1322 C 16
4.Y.A.Res.143/72 ,İ.HR.409/1325 Ş 19
5.İ.HR. 23 Ş 1325 , No. 19
6.İ.HR. 425/ 1329 RA 13
7.İ.HR. 431/ 1331 B 17
8.ŞD. 2834/51
9.Abdullah Aymaz ; “Göze Takılanlar”, Zaman Gazetesi, 03.03.2001
10.Hüner Tuncer, A.g.e, s. 46
11.HR. MTV., 419/53
|
|
|