|
|
|
Ingmar Karlsson
|
|
İsveç İstanbul Başkonsolosu,
araştırmacı, yazar
1924 yılında İsveç'te doğdu. Yüksek lisansını Göteborg Üniversitesi Ekonomi Fakültesi'nde tamamladı. 2002 yılında Lund Üniversitesi'nde ilahiyat doktoru, 2007 yılında ise Växjö Üniversitesi'nde felsefe doktoru ünvanını aldı. Suriye’nin başkenti Şam’da büyükelçilik yaptı. 2001 yılından beri de İstanbul Başkonsolosluğu görevini sürdürmektedir. Evli ve bir çocuk babası.
ESERLERİ:
İslam ve Avrupa: İnanç Ayrılığı Yaşam Birliği (İstanbul, 2000);
Din, Terör ve Hoşgörü (İstanbul, 2005);
Avrupa'nın Üvey Evlatları (İstanbul, 2006)
Bölgeler Avrupası
İsveç'in İstanbul Başkonsolosu Ingmar Karlsson bu kitabında, giderek sık kullanılmaya başlayan "Bölgeler Avrupası" kavramını tarihsel ve güncel yönleriyle ele alarak, kavramın bugünkü kullanım alanlarını özellikle Avrupa Birliği'nin bugünü ve geleceğiyle ilişkili olarak tartışıyor. Bölge kavramının Avrupa'da 15. yüzyıldan bu yana aldığı biçimleri idari bölgelerden, sosyal ve fonksiyonel bölgelere, makro ve yöresel bölgelerden, cephe bölgelerine ve belki de en önemlisi ulusötesi bölgelere kadar inceleyen Karlsson, Avrupa Birliği üye devletlerinin bölgeselliğe bakışının, bölgesel siyasal partilerin, bölgesel baskı örgütlerinin bir değerlendirmesini sunarak bu kavramın günümüzde Avrupa'da nasıl bir yeri olduğunu gösteriyor. Yazar son olarak yerel ve bölgesel kimliklerin Avrupalılık kimliğiyle olan ilişkisine değiniyor ve bölge ve ulus kimliklerinin Avrupalılık kimliğiyle zorunlu olarak çelişmeyebileceğin! dile getiriyor.
Dr. Orhan Kurmuş'un sunuş yazısı ise Ingmar Karlsson'un Bölgeler Avrupası incelemesini ekonomik ve kültürel açıdan Türkiye'ye uyarlayarak hem ülkemizdeki okuyucuların bu incelemeyi daha pratik yanlarıyla anlamasına yardımcı oluyor hem de Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisi bağlamında gelecekte bölgesellik üzerinden Türkiye'de meydana gelebilecek gelişmeleri değerlendiriyor.
RÖPORTAJ
Ingmar Karlsson: Kürtler, Kürt ve Avrupalı olduklarını söyleyecekler
ARIF ZÊREVAN
http://www.kerkuk-kurdistan.com/hevpeyvinek.asp?ser=3&cep=4&nnimre=4238
STOCKHOLM, 18 Ekim 2004 — İsveç İstanbul Konsolosu Ingmar Karlsson, oldukça önemli bir tecrübe sahibi olan bir diplomattır; Şam’da elçilik yapmış, İslam üzerine ve Doğu-Batı ilişkileri hakkında birçok kitabın yazarıdır. Ingmar Karlsson, Türkiye’nin AB üyeliğine inanıyor, hararetle Türkiye’nin üyeliğini destekliyor; Türkiye’nin ve Kürdistan kuzeyinin illerinde dolaşıp, Türkiye’nin AB üyeliği üzerine seminerler veriyor.
Kuşkusuz Ingmar Karlsson, Kürtleri de yakından tanıyor. Karlsson, Türkiye’nin kendini reforme edeceğine, Kürdistan’ın kuzeyindeki Kürtlerin hem siyaset yapabilme imkanını bulabileceğine hem de kültürel haklarına kavuşacaklarına da inanıyor. Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili ve bu süreçte Kürtlerin rolü hakkında kendisiyle uzun bir söyleşi yaptım. Öyle inanıyorum ki, Karlsson genel bir çerçeve içinde bütün AB yetkililerinin görüşlerini yansıtıyor. O nedenle bu söyleşi, bu konuda AB diplomatlarının görüşlerini yansıtan küçük bir ayna olarak değerlendirilebilir.
***
Arif Zêrevan: — İsveç, Britanya ve Polonya; bu her üç ülke, Türkiye’nin AB üyeliğine destek veriyor. Neden İsveç bu kadar hararetle Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor?
Ingmar Karlsson: — Biz İsveçliler, her zaman AB’nin genişletilmesinden yana olmuşuz. Ayrıca daha baştan beri Türkiye’nin önüne katı şartlar koyarak, Türkiye’nin kendini demokratikleştirmesini istedik. Üç yıl önce, Türkiye’ye gittiğim zaman, Türkiye İsveç’i kendine karşı bir numaralı düşman olarak görüyordu. Türk medyası, İsveç’in PKK’yi desteklediğini iddia ediyor ve bizim Dışişleri Bakanımız Anna Lindh hakkında çok karalayıcı yazılar yayınlıyordu. Anna Lindh’in vefatından sonra, Türkiye, Anna Lindh’in Türkiye’nin dostu olduğunu söylemeye başladı.
— İsveç’in temel bir özelliği de; tüm İsveç siyasi partilerinin Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemeleridir. İsveç AB üyeliğinden çıksın diyen partiler (Sol Parti ile Yeşiller Partisi) de, Türkiye, AB’ye üye olsun diyorlar. Söz konusu olan bu her iki parti, Türkiye, AB’ye üye olsun ki, AB dağılsın ve tamamıyla ortadan kalksın diyorlar.
— Ancak İsveç hükümeti, Türkiye, Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğinde, üyelik müzakereleri başalatılabilir diyor. Şimdi Türkiye bu kriterleri kağıt üzerinde yerine getirmiş bulunuyor; bunların pratikte de yaşama geçirilmesi gerekiyor. Bizzat kendim, Türkiye’yi ve Türkiye’nin Kürt bölgelerini dolaştım. AB’nin, Türkiye’nin bu kriterleri yerine getirip getirmediğini, yerine getirmişse nasıl yerine getirdiğini kontrol etmesi gerekiyor.
Arif Zêrevan: — AB Komisyonu, kendi raporunda Türkiye’nin stratejik öneminden çok söz ediyor, AB’nin Türkiye’nin üzerinden Ortadoğu’ya uzanacağını, askeri açıdan da AB’nin güçleneceğini kaydediyor. Türkiye’nin stratejik önemi nedir?
Ingmar Karlsson: — Eğer AB, Türkiye’ye hayır derse, o zamkan gerici ve nasyonalist güçler, Türkiye’yi bir krize doğru götürecekler ve Türkiye Ortadoğu krizinin bir parçası olur. Yok eğer Türkiye AB üyesi olursa, Türkiye bu krizden uzaklaşır ve dolayısıyla bu kriz, AB’den de uzaklaşmış olacaktır. Öyle inanıyorum ki, eğer Türkiye AB’ye üye olursa, Türk ordusunun da rolü değişir ve saldırgan bir ordu olmaktan çıkar; saldırgan, işgalci bir ordu olma yerine kriz çözen, arabulculuk yapan bir ordu olacaktır.
Arif Zêrevan: — AB Türkiye’nin stratejik öneminden bahsederken, aslında Kürdistan’ın kuzeyinden söz ediyor. Çünkü Kürdistan’ın kuzeyinden Türkiye’nin mevcut sınırları İran’a, Irak’a ve Suriye’ye ulaşıyor. Söz konusu olan bu sınırların her iki tarafında Kürtler ve Kürdistan’ın parçaları var. Acaba eğer yarın Kürdistan’ın güneyi bağımsızlığını ilan eder ve Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürtler de, bağımsız Kürdistan’la birleşmek isterlerse, o zaman AB ne yapacaktır?
Ingmar Karlsson: — Türkiye’nin Kürt bölgelerinde çok gezdim; Van ve Malatya’da birçok seminere katıldım. Kürtlerin arasında Türkiye’nin AB üyeliğine güçlü bir destek var. Ayrıca Kürtler, Türkiye’nin AB üyeliğini, Kürt sorununun bir çözüm yolu olarak görüyorlar. Öyle inanıyorum ki, eğer Türkiye AB’ye üye olur ve Kürtler de kendini bunun içinde görürlerse, o zaman AB ile birleşmek Kürtler için de, Kürt devletiyle birleşmekten daha cazip gelir. Ben şahsen, Irak krizinin, Irak’ın kuzeyinde de facto olarak bağımsız bir Kürt devletine yol açacağına inanıyorum. Gerisi, Sorani- Kurmanci, yani Kürtçenin her iki diyalekti, Kürtlerin birlik olma isteklerine ne kadar yol verip vermeyeceğine kalıyor.
Arif Zêrevan: — Kürdistan’ın kuzeyindeki Kürtlerin, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemesi, kişisel olarak sadece can ve mal güvenliklerinden duydukları kaygılardan kaynaklanmıyor mu? Kürtler, AB’ye üye olmakla Türkiye’nin onlara daha az zulüm yapabileceğini düşünüyorlar. Yani kürtlerin bu desteği siyasi olmayabilir; öyle değil mi?
Ingmar Karlsson: — Kanaatime göre, halk, eğer biz Irak Kürdistanı’nın bir parçası olmak istersek, devlet yine bize zulüm yapacak, yine savaş başlayacak; o nedenle en iyisi hiçbir savaşın çıkmamasıdır diye düşünüyor. Eğer bu perspektiften AB’ye bakacak olursak, AB, Kürdistan’da bir barış projesi oluyor.
Arif Zêrevan: — Siz de biliyorsunuz ki, Kürdistan’ın kuzeyinde Kürdistan Demokrat Partisi Genel Başkanı Mesud Barzani, bütün Kürt siyasi liderlerinden daha popülerdir. Eğer Kürdistan’ın güneyinde yarın bağımsız bir devlet ortaya çıkar ve Mesud Barzani, Almanya Başbakanı Gerhard Schroder’e, Kürdistan’ın kuzeyinin AB’ye katılmasını istemediğini çünkü Kürtlerin kendi ülkelerini birleştirerek büyük Kürdistan’ı kurmak istediklerini bildirirse, o zaman Gerhard Schroder ve AB ne yapacak?
Ingmar Karlsson: — Irak’ın geleceğine ilişkin spekülasyon yapmak çok zordur. Ancak ben şahsen, Irak krizinin üç ayrı bağımsız devletle son bulacağına inanıyorum. Sonra, Celal Talabani ile Mesud Barzani’nin tekrar birbiriyle savaşıp savaşmayacağını bilmiyoruz; belirsiz birçok faktör var. Ancak şundan çok eminim ki, Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Türkiye’nin AB üyeliğine pozitif bakıyor.
Arif Zêrevan: — AB, Türkiye’nin öneminden söz ederken, çokça Türk ordusunun rolünden ve bu ordunun Avrupa Birliği ordusuna yapacağı katkılardan söz ediyor. Acaba AB’nin bu kadar sıcak bir şekilde Türk ordusuna bakması, onun müteffiği olmak istemesi, biraz garip değil mi, ki bu ordunun askeri darbeler konusunda tecrübeleri oldukça fazladır?
Ingmar Karlsson: — Söylediğim gibi, Türkiye ordusunun AB ordusundaki payı, barışçı bir pay olacaktır ve krizin olduğu bölgelerde barışçıl bir ortamın tesisi için çalışacaktır. AB’nin amacı, askeri açıdan kendini Türk ordusuyla güçlendirmek değildir. Ayrıca Türk ordusunda bir değişimin yaşandığına da inanıyorum ve genç olan yeni kuşak subaylar, siyasi yaşama müdahaleci olmak istemiyorlar. Diğer bir paradoks da, odur ki, çoğu Türkler, orduyu demokrasinin garantörü olarak görüyorlar.
— AKP oyların % 35’ini aldı; belki bu oyların yarısı dindar kesimlerin oylarıydı. Ancak oyların diğer yarısı da, daha önce Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit’e oy veren kesimlerin oylarıydı.
Arif Zêrevan: — AKP hükümeti ile Türk ordusunun arasındaki ilişkiler nasıl? Ordunun AKP’ye bir darbe yapma ihtimali var mı?
Ingmar Karlsson: — Askerlerin, AKP’ye bir darbe yapacak kadar halk desteği bulunmuyor. Tayyip Erdoğan’ın partisi yerel seçimlerde de oyların % 40’ını aldı ve eğer bugün parlamento seçimleri olursa, oyların % 50–60’nı da alacaktır. Bu hükümetin iktidardan düşürülmesi için, Türkiye’de halk desteği yok.
Arif Zêrevan: —AB, Türkiye’nin AB üyeliğine hazırlanması için büyük paralar sarfediyor. Bu paradan ne kadarı Kürdistan’ın kuzeyinde harcanıyor?
Ingmar Karlsson: — Türkiye’nin ve Kürt bölgesinin kalkındırılması için AB’nin ayırdığı para çoktur; ancak şimdiye kadar bu para çok kullanılmamıştır. AB’nin çok ağır işleyen bir bürokrasisi bulunuyor. Amaç, yapılandırma fonlarındaki paranın çoğunu, Türkiye’nin Güney Doğusu ve geri kalmış Kürt bölgeleri için kullanmaktır. GAP projesinin yeniden canlandırılması gerekiyor ve öyle inanıyorum ki, AB yardımının büyük bir kısmı Kürt bölgesinin kalkındırılması için sarfedilecektir. Hem Gunther Verheugen hem de Joschka Fisher her ikisi de, Türkiye’nin AB üyeliğinin yolunun Diyarbekir ve Erzurum’dan geçtiğini söylemişlerdir.
Arif Zêrevan: — Acaba bu paranın kontrolü Türk devletinin elinde mi olacak yoksa AB kendisi mi kontrol edecek?
Ingmar Karlsson: — Türkiye yerelleştirilmeli ve desantralize edilmelidir. Bu süreç hemen şimdiden başlatılmalıdır.
Arif Zêrevan: — Kürtler, bu sürece nasıl katılacaklar. AB Türkiye ile ilişki kuruyor, oradaki halklarla değil?
Ingmar Karlsson: — Kanaatime göre, AB belediye başkanları vasıtasıyla direkt Kürtlerle ilişki kuracaktır. Ayrıca AKP hükümetinde Kürt kökenli parlamenterler bulunuyor ve onların Kürtlerin çıkarlarını savunacağını düşünüyorum. Kürtlerin problemi, kendilerini şimdiye kadar siyasi açıdan organize etmemeleridir ve ortaya çıkıp ne istediklerini öne sürmemişlerdir.
Arif Zêrevan: —Bu Kürtlerin hatası mı yoksa Türkiye Anayasasının hatası mı; çünkü Anayasa Kürtlere, siyasi parti kurma izni vermiyor?
Ingmar Karlsson: — Eminim ki, Anayasa değişecektir ve Kürtler siyasi parti kurabileceklerdir.
Arif Zêrevan: — AB Komisyonu, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğini kendi raporunda yazıyor. Ancak Türkiye gerçeğine baktığınız da, hâlâ Türkiye Anayasasında, devlet okullarında Türkçe’nin dışında hiçbir dille eğitimin yapılamayacağı yazılıyor; nedir bu?
Ingmar Karlsson: — Kürtçe eğitimi pratikte başlamıştır.
Arif Zêrevan: — Ancak devlet okullarında değil?
Ingmar Karlsson: —Daha sonra devlet okullarında da Kürtçe eğitimin başlanacağına inanıyorum. Şimdi Kürtçe öğretmenleri ve ders materyalleri gibi lazım olan şeyler eksik ya da bulunmuyor.
Arif Zêrevan: — Önce Kürtçe ders verecek öğretmenleri yetiştirmek ve daha sonra çocukları eğitmek devletin sorumluluğunda değil midir?
Ingmar Karlsson: — İnanıyorum ki, o gün de gelecek.
Arif Zêrevan: — O gün, ne zaman gelecek?
Ingmar Karlsson: — Daha şimdiden devlet okullarındaki eğitim için tartışmalar yapılıyor.
Arif Zêrevan: — Ondan önce Anayasanın değişmesi gerekiyor, değil mi?
Ingmar Karlsson: — AB, değişiklikleri yakından takip edecek; günlük olarak Türkiye’de ne olup bittiğini izleyecektir.
Arif Zêrevan: — Bazı uzmanlar, AB’nin Türkiye’yi değiştirmek için taktik yaptığını, bu taktiğin gereği de, eğer Türkiye ile AB üyeliği için müzakereler başlatılırsa Türkiye’nin daha rahat değiştirilebileceğini düşündüğünü söylüyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ingmar Karlsson: — Son iki senede yapılan değişiklikler AB üyeliği için yapıldı. Öğle inanıyorum ki, AB üyelik müzakerleri başladığı zaman, daha yeni değişiklikler de yapılacaktır; yoksa üyelik müzakereleri kesilecek ve Türkiye de AB’ye üye olmayacaktır.
Arif Zêrevan: — Şimdi Türkiye’de ve Kürdistan’ın kuzeyinde, AB Komisyonun Raporu üzerinde yoğun tartışmalar yapılmaktadır. Bazıları AB’nin Kürtleri azınlık olarak tanımladığını, bazıları da hayır AB’nin Kürleri azınlık olarak tanımlamadığını savunuyor. Eğer AB Kürtleri azınlık olarak tanımlamış olsaydı, bunun farkı ne olacaktı?
Ingmar Karlsson: — Eğer AB Kürtleri azınlık olarak gösterseydi, o zaman Türklerin arasında AKP’ye karşı muhalefet çok saldırganlaşmış olacaktı ve AKP hükümetinin AB karşısında kapitülasyonlara başladığını söyleyeceklerdi. AB açısından bu, çok yerinde bir taktiktir.
Arif Zêrevan: — Siz şahsen Türkiye’de ve Kürdistan’ın kuzeyinde çok dolaşmış ve oraları çok yakından bilen birisiniz. Acaba sizin kişisel kanaatinize göre, Kürtler nedir? Kürtler azınlık mı, bir ulusal azınlık mı, ya da bir ulus mu?
Ingmar Karlsson: — Kürtler her ikisidir de, kendini Türkiye vatandaşı gören çok Kürt var; örneğin İstanbul’da 3-4 milyon Kürt var. İstanbul da bir o kadar Boşnak da var. İsveç’te İsveçliler, Türkiye’de sadece Kürtler ile Türklerin yaşadığını zannediyorlar. Ancak gerçek odur ki, Türkiye’de başka gruplar da yaşıyor. Bazı Kürtler Türk toplumuna entegre olmuş ve artık kendi Kürt kökeninden söz etmiyorlar. Türkiye’de kendini iki kimlikli olarak tanımlayan çok insan var.
— Kürt bölgelerinde de, insanlar, kendilerini Kürt olarak tanımlıyor, ancak Türkiye vatandaşlarıdır. Öğle inanıyorum ki, eğer o bölgeler de, ekonomik bakımından kalkındırılırsa, oradaki insanlar da kendilerini iki kimlikli olarak tarif edecekler. İsveç Eski Başbakanı Carl Bildt, İsveç’in Halland bölgesinden olduğunu, İsveç vatandaşı ve Avrupalı olduğunu söylüyordu. Ben de öğle inanıyorum ki, Kürtler de, Kürdistan’da Kürt olduklarını, Türkiye vatandaşı ve Avrupalı olduklarını söyleyecekler.
|
|
|