|
|
|
Usame bin Ladin
|
|
Hedefteki adam: Usame bin Ladin
11 Eylül'de New York ve Washington'a düzenlenen saldırıların 'bir numaralı zanlısı' ilan edilen Suudi Arabistan asıllı Usame bin Ladin'in adı, son 10 yılda radikal İslamcılar'ın gerçekleştirdiği onlarca saldırıya karıştı.
Fransa'da radikal İslamcı Cezayirli örgütlerin bombalı saldırılarından Mısır'da Batılı turistlerin öldürülmesine ve hatta Mısır lideri Hüsnü Mübarek'e düzenlenen başarısız suikast girişimine kadar pek çok olayda hep onun ismi gündeme geldi. Dünya Ticaret Merkezi'ne 1993'te gerçekleştirilen bombalı saldırının 240 yıl hapis cezasına mahkum faili Remzi Ahmet Yusuf'u Pakistan'daki evinde, bu saldırıyı planlamaktan sorumlu tutulan Cemaat-i İslam örgütünün lideri Kör İmam adıyla anılan Şeyh Ömer Abdülrahman'ı ise Afganistan'da barındırdığı söylendi.
Yalnız geçtiğimiz birkaç ayda Hindistan, Kanada, Ürdün ve Avrupa'nın çeşitli köşelerinde yakalanan terörist grupların arkasında gösterilen adres bin Ladin'di. Kimi onun bu gruplara maddi destek verdiğini öne sürdü, bazılarıysa onun, isminin karıştığı eylemlerin ardındaki asıl beyin olduğunu iddia etti. ABD Bin Ladin'i, 'bir numaralı terörist' ilan edip, arananlar listesinin en başına oturttu. Ancak Bin Ladin, bu denli 'ortada' olmasına rağmen, bir türlü yakalanamadı.
El bebek gül bebek gençlik
Kamuoyunun daha çok 'karizmatik', 'birkaç karısı var', 'kalaşnikofu elinde uyuyor' gibi 'magazin' boyutuyla tanıdığı Ladin, 1957'de Suudi Arabistan'da Yemen kökenli bir ailenin 52 çocuğunun 17.'si olarak doğdu. Babası Muhammed, 1930'da geldiği Suudi Arabistan'da hızla yükselip Ortadoğu'nun en büyük müteahhitlerinden biri olmuştu.
1968'de bir kazada öldüğünde mirası 11 milyar dolardı. Bin Ladin ailesinin oğulları, hep Suudi prensleriyle birlikte büyüdü, aynı okullarda okudu.
Bin Ladin, zengin ailesinin kanatları altında, daha sonra kanlı bıçaklı olacağı Suudi Kraliyet ailesiyle yakın dostlukla geçen ilk gençliğinde, 'Müslüman Kardeşler' teşkilatının fikirlerinden etkilenerek savaşçılığa soyunmaya karar verdi. Hep dindar olarak bilinen bin Ladin, Suudi Arabistan'da işletme ve mühendislik okudu.
İngiliz gazeteci Simon Reeves'in, 'Yeni Çakallar' kitabında yazdığı gibi; "Usame'nin yaşamı için bir savaşa ihtiyacı vardı. Bunu ona veren, 26 Aralık 1979'da Afganistan'a savaş açan Sovyet lideri Leonid Brejnev oldu".
1979 Aralık ayında, aynı zamanda arkadaşı olan, Suudi Gizli Servisi Şefi Prens Turki bin Faysal tarafından Pakistan'ın Peşaver kentine gönderildi. Buradaki kamplarda, dünyanın dört bir yanından gelen müslüman gençler askeri eğitim görüyordu. ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan'ın ortak çalışması olan bu projeyi Pakistan Gizli Servisi ISI yürütüyordu. Kampların yöneticiyse Filistin asıllı Abdullah Azzam'dı. Bin Ladin başta sadece Pakistan'dan gelen paralara göz kulak olmakla sorumluydu. Daha sonraysa, Azzam'ın 'baş asistanı' olan Usame bin Ladin, Afganistan'da ön saflarda iki yıl bizzat savaştı ve Celalabad yakınlarında yaralandı.
Usame Bin Ladin, 9 bin adama komuta ettiği bu dönemi, "İki yılda cephede yaşadıklarımı, başka yerde 100 yılda yaşayamazdım" diye anlatıyor. SSCB birliklerinin 30 metre kadar yakınına geldiğini ama kendisinin hiç ölümden korkmadığını, beklediği şehitlik anı gelince cennete gideceğini bilmenin kendisini hep sakin tuttuğunu da dile getiriyor. Bu sakinliğin, cephede ateş hattında uyuyakalmasına da neden olduğunu söylüyor.
Aynı dönemde, Afgan komünist öğretmenler, öğrencilerini kız-erkek karışık sınıflarda okutuyorlar diye Afgan mücahitler tarafından öldürülüyorlardı. Batı basınıysa, mücahitleri "özgürlük savaşçısı" olarak adlandırıyordu. Onlara bir tek Ruslar, "terrorist" diyordu.
Bin Ladin, 1986'da kendi kamplarını kurmaya başladı. Serveti, eli açıklığı, sade yaşantısı ve cephedeki cesareti nedeniyle efsaneleşti. 1988'de ülkesine 'kahraman' olarak döndü. Bugün dünyanın dört bir köşesine yayılan örgütü 'El Kaide'nin temelini, müslüman gönüllüler hakkında bilgileri içeren bilgisayarda ortamında bir veritabanı kurarak attı. Suudi Arabistan, her fırsatta 'cihat' çağrısı yapan Ladin'den korkmaya başladı ve 1989'da pasaportuna el koydu.
İpleri Körfez Savaşı kopardı
Haziran 1990'da Irak lideri Saddam Hüseyin Kuveyt'e girince Usame bin Ladin, Suudi sınırlarının korunması görevinin kendisine verilmesini istedi. Kral Fahd bu çağrıya kulak asmayıp Amerikan askerlerini çağırınca, bin Ladin küplere bindi. Önce Pakistan'a, ardından Afganistan'a gitti. Sonunda Sudan'da yaşamaya karar verdi. SSCB'ye karşı 'lejyoner' görevi gören ve Soğuk Savaş'ın bitmesiyle "zorunlu emekliliğe" itilip tasfiye edilmek istenen binlerce 'mücahit'i Sudan ve Yemen'e yerleştirdi, onlara birçok ülkede iş buldu. Büyük ihtimalle, Hartum'un çöllerinde ABD'ye karşı girişeceği savaşı planlamaya başladı. Eski dostlarından Cemal Fadıl (şimdi ABD'de tanık koruma programında), Sudan'dayken bin Ladin'in, ABD'ye karşı girişeceği savaşı finanse etmek için yasal işler kurduğunu ve para akışını sağladığını söylüyor.
ABD'ye karşı ilk cepheyi Somali'de açan ve 1994'te Suudi vatandaşlığından çıkarılan Usame bin Ladin, 1996'da Afganistan'a geçti. Daha Sudan'dayken 1995'te destek verdiği Taliban'ın himayesinde Afganistan'ı kendine mesken seçti. Rus istihbaratının 14 Eylül 2001 tarihli raporuna göre, halen Afganistan'da Kandahar yakınlarında bir kampta bulunuyor.
23 Şubat 1998'de Londra'da Arapça yayınlanan 'El Kudüs el Arabi' gazetesinde Şeyh Usame bin Muhammed Bin Ladin, Mısır Cihad örgütü lideri Ayman el Zevahiri, Mısır İslami Cihad örgütü lideri Ebu Yasir Rifa'i Ahmed Taha, Pakistan Cemiyet-ül Ulema yöneticisi Şeyh Mir Hamza ve Bangladeş Cihad Hareketi lideri Fazlul Rahman'ın, 'Dünya İslam Cephesi' adı altında kaleme almış oldukları fetva yayınlandı. Fetvada, "El Aksa Camii ve Mekke'yi işgalden kurtarmak ve ordularını İslam topraklarından söküp atmak için, -ister sivil, ister asker olsunlar- Amerikalıları ve onların müttefiklerini, hangi ülkede mümkünse orada öldürmek, her Müslüman için farzdır" deniyordu.
ABD'nin, üç yıl once başına 5 milyon dolar ödül koyduğu Usame bin Ladin, hiçbir eylemi açıkça üstlenmiş değil, ama hep bunları gerçekleştirenleri tebrik etmesiyle dikkat çekiyor.
Bir numaralı düşman...
Onunla röportaj yapan gazetecilerin çoğu, ilk iş olarak ellerindeki yeni gazetelere saldırdığını ve kendilerini dünyada olup bitenle ilgili sıkı bir sorguya çektiğini söylüyor. Öyle gözüküyor ki, bin Ladin "terörize" ettiği dünyayı çok da yaından takip edemiyor.
Oysa eski başkan Clinton, Afganistan'da Kandahar'ın dağlarında yaşadığı söylenen bu adamı, "ABD'nin bir numaralı düşmanı" ilan etmişti. Ama ABD, bu iddialı tanımlamaya rağmen bin Ladin'e, eski bir numaralı düşman SSCB'ye verdiği önemi vermedi.
Bin Ladin gibi binlercesi, 1979'dan itibaren Afgan Savaşı sırasında, SSCB'ye karşı savaşmaları için için silahlandırılmış ve Batılı istihbarat örgütlerince eğitilmişti. Bin Ladin, o zaman ABD istihbaratınca, "Afganistan'daki en iyi savaşçılardan biri" olarak niteleniyordu. Tıpkı Irak lideri Saddam Hüseyin'in, İran'la uzayıp giden savaş sırasında ABD'nin en iyi müttefiki olması gibi. Ya da tersine, Yaser Arafat'ın teröristlikten devlet adamlığına geçişi gibi dengeler zamanla tersine döndü.
Soğuk Savaş sonrası emekliye ayrılmayı reddeden radikal İslamcılar, Somali'den Bosna'ya, İslam adına mücadeleye devam etti. Bir yandan da, dünyanın dört bir yanında bombalar patlatmaya da...
Bin Ladin'in 1996'da bir röportajında, "İnancımı korumak teröristlikse, bundan onur duyarım" demiş ve eklemişti "Asıl yüzbinlerce Iraklı çocuğun ölümü, Filistinliler'e yapılanlar terörizm". Clinton'un kendine yönelttiği aynı kelimelerle ABD'yi suçlayan bin Ladin, şimdiki başkan Bush'un tavrıyla "Bütün bunların sonucunda adalet yerine gelecek" demişti.
Bin Ladin'in, büyümek için en çok ihtiyacı üç şeyi ise ona istemeden ABD vermiş oldu. Askeri eğitim, "en büyük düşman" ilan edilip dünya çapında efsaneleştirmek ve buna rağmen kendine fazla güvenip tehdidi umursamamak.
TERÖRÜN TEMELİ: EL KAİDE
Dünyanın dört bir köşesinde birbirinden bağımsız hücrelerden oluşan El Kaide'nin birimleri, yalnızca kendilerine verilen görevleri yerine getiriyor. Böylece birimlerden biri yakalanacak olursa diğerlerini ele veremiyor. Birbirinden bağımsız hücrelerin, son olayda da yaşandığı üzere, Boston gibi ülkenin ABD'nin en büyük şehirlerinden birinde FBI'ın olup biteni anlamlandıramadan faaliyet gösterebilmesi böylelikle mümkün olabiliyor. Bin Ladin'in her olayla artan ünü, kendini kenara itilmiş hisseden müslümanların büyük bir istekle El Kaide'ye katılmasına yol açıyor. Bin Ladin'in, tamamen bu mücadaleye yönlendirdiği 900 milyon dolarlık kişisel serveti ve radikal İslamcı gruplar ile silah tüccarlarından aldığı iddia edilen destek de bu hücrelere akıyor.
Harvard Üniversitesi'nden terör uzmanları, Washington Post'a, bin Ladin'in örgütünün "hükümet gibi" çalıştığını, üyelerinin de bürokratlar misali yalnız kendi masalarındaki işle meşgul olduğunu anlatıyor.
Londra merkezli bir Arap gazetesi olan El Kuds, olaydan iki hafta kadar önce, Ladin'in yandaşları tarafından ABD'de "şimdiye dek görülmemiş" bir eylem gerçekleştirileceğini ihbar eden esrarengiz bir telefon almıştı. Telefonu eden bin Ladin ya da yakın çevresinden biri değildi. Yerlerinin tesbit edilmemesi için her seferinde başka bir hücre arama görevini üstleniyor. Hücreler, büyük eylemlerden haberdar oluyor ama eylemin içeriğini, gerçekleşene kadar bilmiyorlar.
Bush yönetiminde görevli istihbarat uzmanlarıyla dirsek temasını sürdüren eski istihbarat görevlileri, bin Ladin'in örgütünden bazı hücrelere 11 Eylül olaylarından sonra telefonla "iki hedef vuruldu" haberinin verildiğini bildiriyor.
El Kuds'a gelen telefonun benzerleriyse daha önce de defalarca, dünyanın dört bir yanındaki Arap yayın organlarında gerçekleşmişti. Bin Ladin, o denli "hayali" bir imaj çizmişti ki, bu gazeteler de kendilerine gelen ihbarları rutin şekilde yayınlıyor ama pek de dikkate almıyorlardı. İşin kötüsü, ABD'nin kendisi de bu tip ihbarlardan sonra yalnızca büyükelçiliklerindeki güvenlik önlemlerini arttırmakla yetiniyordu. Ama kimse, hatta Boston yakınlarında bin Ladin'in örgütü üyelerinin yuvalandığı noktalarda son bir yıldır "normalin üzerinde" hareketlenme olduğunu tesbit eden FBI bile bu çapta bir eylemi tahmin edemiyordu.
Aralık 1999'da Kanada sınırında yakalanan Bin Ladin'in 'öğrencisi' Cezayirli Ahmed Ressam, El Kaide'nin kamplarında "füze fırmalatma, kentlerde savaşma, sabotaj ve suikast" üzerine eğitim gördüğünü söylemişti. Ressam, El Kaide'nin bazı hücrelerinin hedeflerini kendi seçme ve maddi kaynak için gerekirse özellikle Kanada'da banka soyma yetkisine sahip olduğunu da söylemişti. Ressam, Afganistan'da kamptan ayrılmadan önce son gördüğü derslerden birinin "bir şehirde yaşamı çökertmek" olduğunu anlatmıştı.
Bu yıl, şubat-haziran arasında New York'un göbeğinde gerçekleşen bir mahkemede de, bin Ladin'in örgütü hakkında çok önemli bilgiler elde edildi. 1998'deki büyükelçilik saldırılarıyla ilgili tutuklanan ve El Kaide üye dört kişinin yargılanmasının mahkeme tutanağı, 1 milyon kelimeden oluşuyordu. Yargılanmanın bir noktasında Hakim Leonard Sand, bu örgütün günün birinde New York'a nükleer silah yüklü bir uçakla intihar saldırısı düzenleyebileceğini bile söylemişti.
LADİN'İN ADININ KARIŞTIĞI EYLEMLER
Aralık 1992: Yemen'deki ABD'li askerlerin kaldığı bir otel bombalandı. İki Avustralyalı turist öldü.
1993: Somali'nin başkenti Mogadişu'da 18 ABD askeri öldürüldü.
Şubat 1993: New York'ta Dünya Ticaret Merkezi bombalandı. Bin Ladin'in de adı olaya karıştı.
Ocak 1995: Filipinler'de Papa'ya suikast girişimi yapıldı.
1995: Cezayirli Silahlı İslami Grubun (GIA) Fransa'ya karşı yürüttüğü savaşta çeşitli bombalamalar gerçekleştirildi.
Haziran 1995: Etiopya'nın başkenti Adis Ababa'da Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e yönelik suikast planlandı.
Kasım 1995: Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da beş ABD'li askerin ölümüne yol açan kamyonla bombalama olayı gerçekleştirildi.
Kasım 1995: Pakistan'daki Mısır Büyükelçiliği bombalandı, 17 kişinin öldü.
Haziran 1996: Suudi Arabistan'ın Hobar kentinde 19 Amerikan askerinin ölümüne yol açan patlama gerçekleşti.
23 Ağustos 1996: 'Kafirleri kutsal topraklardan kovun' çağrısıyla ABD'ye cihat ilan etti.
Şubat 1998: Mısır, Bangladeş ve Pakistanlı birkaç küçük grupla birlikte "Yahudilere ve Haçlılara karşı Uluslararası İslami Cephe"yi kurdu. Kuruluş bildirgesinde "Her Müslümana, dünyanın her köşesinde, sivil veya asker Amerikalı öldürmek farzdır" dendi.
7 Ağustos 1998: Amerikan askerlerinin Kutsal Topraklar'a girişinin sekizinci yıldönümünde Kenya ve Tanzanya'daki ABD büyükelçilikleri havaya uçuruldu, toplam 257 kişi öldü, 5 bin 500 kişi yaralandı.
20 Ağustos 1998: ABD misilleme olarak Sudan'da bir fabrikayı ve Afganistan'daki eğitim kamplarını bombaladı. Usame bin Ladin'in yakalanması için 5 milyon dolar ödül kondu.
12 Ekim 2000: Yemen'in Aden limanında USS Cole destroyerine yönelik intihar saldırısında 17 Amerikan denizcisi öldü.
|
|
|