|
|
|
Tahsin Banguoğlu
( 1904)- (3.3.1989)
|
|
yazar, milletvekili, bakan, akademisyen, parti başkanı,
1904 yılında bugün Yunanistan sınırları içinde yer alan Drama’da doğdu. Drama eşrafından merhum Ahmet Cevdet Efendi ile merhume Rukiye Hanım'ın evladı. Fazıl Salih, Tahsin Banguoğulları, Züleyha Serdaroğlu, Nezihe Onbaşıoğlu, Bedra Üçok'un kardeşi. Orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde, yüksek öğrenimini İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı. Ardından öğretmen olarak atandı. Bir süre sonra Almanya'ya gitti. DTCF'ye Türk Dili doçenti olarak atandı.
1948-1950 yılları arasında Milli Eğitim Bakanı, 1943-1950 yılları arasında Bingöl Milletvekili, 1961-1968 yılları arasında Edirne Senatörü oldu. 1955-1959 yıllarında Londra üniversitesinde dersler verdi. 1966 yılında Yeni Türkiye Partisi (YTP) Genel Başkanı seçildi. 1960-1963 yıllarında Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlığı yaptı. Çalışmalarıyla, Türk dilinin kurallarının belirlenmesi ve sorunlarının çözümüne katkı sağladı. 1989 yılında İstanbul’da öldü.
ESERLERİ:
* Ana Hatlarile Türk Grameri
Maarif Vekaleti Yayınları
* Türkçenin Grameri
TDK Yayınları
* Dil Bahisleri
Kubbealtı Neşriyat
* Süheyl ü Nevbahar (Leipzig, 1938)
* Devlet Dili Türkçe Üzerine (1945)
* Türk Grameri (1951)
* Ses Bilgisi (1959)
* Çocuk Katliamı (1965)
* Kendimize Geleceğiz
HAKKINDA YAZILANLAR
Tahsin Banguoğlu’nu unuttuk mu?
Mehmet Nuri Yardım
www.mehmetnuriyardim.com
09.03.2009
Bugün Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği yöneticileri ve Sanatalemi.net yazarlarıyla birlikte rahatsızlık geçiren şair, yazar ve senarist Ömer Lütfi Mete ağabeyimizi ziyarete giderken yolda yazarımız, şair Olcay Yazıcı Bey’e takılmak istedim. Aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- Olcay Bey, Tahsin Banguoğlu’nu severdin sanırdım ama, hocayı unuttun galiba?
- Olur mu diye karşılık verdi küçük, minik bir öfkeyle.
- Peki niçin onun hakkında bir yazı yazmıyorsun?
- Onun için kitap yazdım yahu, belki de hakkında ilk kitap yazan benim.
- Ama bugünlerde onun vefatının 20. yılını idrak ediyoruz, bir yazı bekliyoruz senden.
- Oldu mu o kadar... Hey gidi günler hey. Ne çabuk geçmiş koca 20 sene.
Evet hakikaten Olcay Bey 2001 yılında Eğitim ve Kültür Trajedimiz / Kendimiz Olmaktan Nasıl Çıktık? adıyla güzel bir eser yayımladı. Kitap sanırım Marifet Yayınları’ndan çıkmıştı. Yazıcı, bu eserde Tahsin Banguoğlu ile görüşmelerini ve Hocanın fikirlerini bir araya getiriyordu. Yerli Türk aydınının en karakteristik isimlerinden biri olan ve ‘Buruk demokrat’ diye anılan Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu’nun hatıralarından hareketle kaleme alınan kitapta, Cumhuriyet tarihinin eğitim ve kültür politikası masaya yatırılıyor. İsmet İnönü döneminde Milli Eğitim Bakanlığı yapan Banguoğlu, hatıralarında, siyaset ve akademi dünyasıyla içli dışlı olduğu dönemde yaşadıklarını çarpıcı bir biçimde dile getiriyor. ‘Kimlik sahibi’ bir ülkenin nasıl ‘kendi olmaktan çıkan, kafası karışık bir toplum’a dönüştüğünün canlı şahidi olan Banguoğlu, hâtıralarıyla, yaklaşık yüz yıllık bir süreci siyasî ve sosyal yönüyle sıkı bir sorgulamaya tabi tutuyor.
O kitabın sanırım mevcudu yok ve yeni baskısı da yapılmadı. Banguoğlu’na 1985 yılında gitmiştik. Olcay Bey kendisiyle bir röportaj yapmıştı. 81 yaşındaki Hoca Vaniköyü’ndeki yalısında oturuyordu. Denize nâzır bir yalıydı. O, “Son Osmanlı”lardandı ve büyük bir nezaketle bizi karşılamıştı. Çaylarımızı yudumlarken bir taraftan Boğazın eşsiz güzelliğini seyrediyor, bir taraftan da Olcay Bey’in sorularını ve Hocanın cevaplarını dinliyordum. Tabii ki konu kültür hayatımız, medeniyet meseleleri ve özellikle Dilimiz yani Türkçemiz...
Aradan tam 20 yıl geçmiş. Hocayı 3 Mart 1989’da kaybetmiştik. O günden bu yana hakkında esaslı bir anma toplantısı yapıldı mı, sanmıyorum. Peki yazı yazıldı mı, belki birkaç yazı, o kadar. Herhangi bir edebiyat sanat dergisinin ona adanmış özel bir sayısını ise hatırlamıyorum. Hâlbuki gittikçe kabaran ve benim zaman zaman isyan ettiğim “Nisyan Defteri”mizin bir sayfasında unuttuğumuz müstesna çehrelerden biri de şüphesiz Tahsin Banguoğlu’ydu.
Eskiler bilir, ama ben gençler için kısaca biyografisini vermek istiyorum.
Tahsin Banguoğlu o zaman bizim sınırlarımız içinde olan, bugün ise ne yazık ki Yunanistan’da kalan Drama bölgesi eşrafından merhum Ahmet Cevdet Efendi ile merhume Rukiye Hanım’ın çocukları Fazıl Salih, Züleyha Serdaroğlu, Nezihe Onbaşıoğlu ve Bedra Üçok’un kardeşidir. 1904 yılında Drama’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni 1926’da bitirdi. İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nden 1930 yılında mezun oldu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra doktorasını 1932-36 yılları arasında Berlin Breslau Üniversitesi’nden aldı. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde doçent unvanıyla Türk Dili Öğretim üyeliği yaptı. Sonra profesör oldu.
Tahsin Banguoğlu dil hocasıydı ama siyasetle de ilgilendi. 10 Haziran 1948 ilâ 22 Mayıs 1950 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştı. 1943-1950 yılları arasında CHP’den milletvekili oldu. 1961-1968 yılları arasında Edirne Senatörlüğüne seçildi. 1966’da CHP’den ihraç edilince YTP’ne girdi ve bu partinin Genel Başkanı oldu. Türk Dil Kurumu Başkanlığını 1960-63 yılları arasında üstlendi. Halk Evlerinin (1963-1966) başkanlığını yaptı. 1971 yılında siyasi hayattan çekilip kendisini tamamen ilmî çalışmalara, Türkçeye verdi. 1985’te Bekir Sıtkı Sezgin ile birlikte Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’ne lâyık görüldü. 3 Mart 1989 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Çok vefalıydı. Hocası Willi Banga olan bağlılığından, samimiyetinden, onu babası gibi görmesinden ötürü Banguoğlu soy adını almıştı. Yazılarında zaman zaman Dermend adını kullandı.
Türk Dili’ne çok önemli katkıları bulunan Banguoğlu, okullardan kaldırılan gramer derslerini yeniden programa koymak amacıyla gramer kitabı yazdı. 1940 yılında yazılan en iyi gramer kitabı ona aittir. Ana Hatlarıyla Türk Grameri adına taşıyan bu eser daha sonra zenginleştirilmiş ve son haliyle Türkçenin Grameri adıyla 1974’te yeniden basılmıştır.
Bunların dışında diğer eserleri Süheyl ü Nevbahar (Leipzig, 1938), Devlet Dili Türkçe Üzerine (1945), Türk Grameri (1951), Ses Bilgisi (1959), Çocuk Katliamı (1965)’dır. Hocanın makalelerinden oluşan son eserini o zaman Derya Dağıtım’ın başında olan Ebubekir Erdem 1985 yılında yayımladı. İçinde muhtelif konular hakkında yazıların yer aldığı bu eserin adı ilginçti: Kendimize Geleceğiz.
Tahsin Banguoğlu hakkında Altan Deliorman, Osman Sertkaya ve Ertuğrul Düzdağ’ın yayınlanmış makaleleri bulunuyor.
YAZI VE KONUŞMALARI KİTAPLAŞMALI
Tahsin Banguoğlu’nun aslında daha bir çok eseri bulunuyor. Başta Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı (eski adıyla Kubbealtı Cemiyeti) ile Türk Edebiyatı Vakfı’nda yaptığı konuşmalar bulunuyor. Türk Edebiyatı Vakfı bu konuşmalardan birini Devler Konuşuyor adıyla kitaplaştırdı. Kitapta konuşmaları yer alan on kültür adamından biri de Tahsin Banguoğlu’dur. Hoca bu konuşmada dil, kültür, edebiyat ve siyasetle alakalı düşüncelerini ortaya koyuyor. Sohbete zaman zaman Ahmet Kabaklı, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu gibi kıymetli yazar ve şairler de iştirak ediyor.
Kubbealtı Vakfı’na gidenler giriş kapısının önünde Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ün büyük tanıtım panosunda Tahsin Banguoğlu’nun fotoğrafını görürler. Lugatın 11 kişilik ilk danışma kurulunda Banguoğlu da bulunuyor çünkü. Kubbealtı 1987 yılında Türkçeye büyük hizmetleri olan Tahsin Banguoğlu’nu unutmadı ve onun müteferrik makalelerini Dil Bahisleri adıyla yayımladı. Eserde ciddi bir ilim adamının 55 yıllık emeklerinin mahsulü olan dağınık yazıları bir araya getiriliyor ve bu derinliği olan ilmî makaleler kültür hayatının istifadesine sunuluyordu. Hoca bu eserde, “İlmi eserleri ve talebelerimle övünebilirim. Fakat dil kavgasında temsil ettiğim ilim ve ben yenik düştük. Bu yazılarımı okuyanlar bizim yaşadığımız devirlerde bu memlekette söze karışan aydınların ikbal ve menfaat yolunda ne kadar çok yalan söyleyebildiklerini öğreneceklerdir” diyor.
Tam 374 sayfalık bir eser. Kitabın başında edebiyat tarihiyle alakalı birkaç makale var. Ardından “Dil Bahisleri” geliyor. Girişte yazar, Türkçenin tabiî seyri içinde nasıl değiştiğini ve milletin Türkçeyi zenginleştirdiğini ifade ediyor ve zorlama müdahalelere gerek olmadığını vurguluyor. Son satırlarında Kubbealtı’na ve eserin ortaya çıkmasında emekleri olan Sait Başer’e teşekkür etmeyi ihmal etmiyor.
Tahsin Banguoğlu bir dil âlimiydi. Türkçemizin yetkin, seçkin ve derin bilginiydi. Dil Bahisleri ve diğer bütün eserleri yeniden basılmalı, yeniden okunmalı. Bugün de bu eserlere ihtiyaç var, hem de çok. Hatta kitaplaşmamış makaleleri de dergi ve gazete köşelerinden derlenmeli ve yeni kitaplar olarak neşredilmelidir. Bu görev biraz da üniversitelerimizin Yeni Türk Dili bölümlerine düşüyor. Tez konusu olarak bu makaleleri toplayan öğrenciler, dilimize çok büyük bir hizmette bulunmuş olacaklardır. İnşallah tezleri daha sonra kitaplaşma imkânına da kavuşacaktır.
Onun hakiki aleme, sonsuzluk diyârına göç edeli tam 20 yıl olmuş. O ömrünü Türkçeye hasretmişti. Peki biz onun için neler yaptık? Hemen hemen hiçbir şey... Üniversitelerimizde fikirlerine, hayatına ve eserlerine dâir kaç tez hazırlandı mı, bilemiyorum. Olcay Yazıcı’nın dışında hakkında hiç kitap hazırlandı mı, görmedim, duymadım. Ama Tahsin Banguoğlu bu ilgisizliği hiçbir zaman hak etmedi. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Öyleyse özellikle dil meraklıların, Türkçe sevdalılarının bu kıymetli âlime dönmesi ve eserlerini yeniden okuması gerekiyor. Bu eserleri ilim, edebiyat ve kültür dünyasına sunmak da seçkin yayıncılarımızın görevidir. Ümit ve hasret ile bekliyoruz.
Bu vesile ile aziz insan, kıymetli âlim, yüreği memleket sevgisiyle dolu hakiki münevvver Tahsin Banguoğlu’nu vefatının 20. yılında rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz.
|
|
|