BAŞBAKAN SAYIN SÜLEYMAN DEMİREL BAŞKANLIĞINDAKİ
49. HÜKÜMET PROGRAMI

Sayın Başkan, Sayın Milletvekilleri,
20 Kasım 1991 günü göreve başlayan hükümetin programını sunmak amacı ile huzurunuzdayız.
Yüce Meclis’ in değerli üyelerini, şahsım ve Bakanlar Kurulu adına saygı ile selamlıyorum.
Hepinizin malumu olduğu gibi, 20 Ekim 1991 Genel Seçimleri hiçbir siyasi partiye tek başına hükümet kurma olanağı vermemiş, ancak başında bulunduğum Doğru Yol Partisi, seçimlerden en çok parlemento üyesi çıkaran parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ne girmiştir.
Bu nedenle demokratik mekanizmanın gereği olarak, seçimler sonucunda, Parlamentoda en çok üye sayısı kazanan parti genel başkanı sıfatıyla, Sayın Cumhurbaşkanı, hükümet kurmak beni görevlendirmiştir. Bilinen süreç işlemiş ve DYP-SHP Koalisyon Hükümeti kurulmuştur.
DYP ve SHP arasında oluşan bu hükümet, DYP’ nin yüzde 27.2 ve SHP’ nin de yüzde 20.8 oy tabanıyla toplam yüzde 48 oranında millet iradesi desteğine sahip bir Hükümettir. Böyle bir halk desteğine sahip bulunan Hükümetimiz, Türkiye’ den son 11 yılın en geniş tabanlı Hükümeti olarak yüce Türk milletin huzuruna çıkmakatadır. Bu genişlikte oy desteğini temsil eden Türk halkının özlemlerini yansıtan böyle bir Hükümetin, uzun süreli olması ve ülkemizin sorunlarını çözmesi için her türlü çaba gösterilecektir. Çünkü Türkiye yeni bir ümitle yeni bir Hükümeti görev başına getirmiştir.
Hükümetin önünde bulunan “sorunlar tablosu” çözümü bulunan, ama zorluğu tartışılmaz olumsuzluklarla doludur.
Her gün ülkenin bir çok yerinde etkisini gösteren anarşi ve terör can almaya devam etmekte, güvenlik güçleri mensupları ve masum vatandaşlarımız şehit edilmekte, büyük illerimizde soygunlar birbirini izlemekte, faili meçhul cinayetlerin sayısı artmaktadır.


Türkiye, Birleşmiş Milletler ölçülerine göre insan hakları ve demokrasi değerlendirmesinde 66. sıraya düşmüştür. Ekonomik bakımdan ise; 24 OECD ülkesi içinde en pahalı ve en fakir, işsizi en çok, en az eletrik, en az demir-çelik kullanan, kişi başına en az otomobili, en az telefonu bulunan bir ülkedir.
1991 yılında nüfus artış hızı bile yüzde 2.5 iken, büyüme hızı sadece yüzde 2.2 olabilen ülkemizde yaşam on yılda 70 defa pahallılaşmış, dünyada gelir dağılımı en bozuk ilk on ülke arasına girmiş, nüfusunun yüzde 50 sosyal güvenlikten yoksun, dünyanın en borçlu ülkeleri arasında yer almıştır.
Yıllık enflasyon oranları yüzde 70’ leri, iç borçlar 80 Trilyon T.L.’ yi, dış borç ve toplam döviz yükümlülüklerimiz 50 milyar doları aşmaktadır.
Yatırım ve sanayileşmesi hemen hemen durmuş, işsiz sayısı artmış, pahallılığı önleyememiş, 40 ilinin dışında göç verdiği Türkiye yolsuzluk iddialarının doruğa çıktığı, bu bozuk sosyal yapısı ile halkın gelecek ümitlerinin giderek karamsarlığa dönüştüğü bir noktadır.
Ekonomik ve toplumsal alanda yaşanan olumsuzlukların yanısıra, Türkiye, kamu yönetimi açısından da son yıllarda ağır bir tahribata maruz kalmıştır.
Hükümeti oluşturan iki siyasi partinin ortak amacı, ülkemizin bugün karşı karşıya bulunduğu ağır sorunları çözmek; ülkede siyasi, ekonomik ve sosyal huzuru ve esenliği kurmak; vatandaşlatrımızı ezen hayat pahallılığına çare bulmak; milletimizi, yarının güvence altında gören dengeli bir toplum haline getirmek; toplumsal adaleti gerçekleştirebilecek tüm önlemleri almak; istikrar içinde kalkınmayı sağlamak; Türkiye’ yi uygar dünya ile bütünleştirmek ve böylece, barış, hoşgörü, güvenlik ve refah Türkiyesi’ ni yaratmaktır.
İşte hükümetimiz bu ana ilke etrafında ve aşağıdaki temel hedefleri ve görüşleri gerçekleştirmek amacıyla ve Yüce Meclis’ imizin yüksek tasviplerine mazhar olmak umuduyla huzurlarınızda bulunmaktadır.
Özgürlükçü, katılımcı ve her anlamda tam demokratik rejim, Türk milletinin vazgeçilmez, feda edilemez, ödün verilemez, yaşam tarzıdır.
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü ve egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu ilkesi, ülkemiz için herşeyin hareket noktasıdır.
Türkiye, devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Ülkemizin bölünmez bütünlüğü tartışılamaz. Türkiye’nin üniter devlet niteliği, toplumsal yapımızdan kaynaklanan tarihsel ve geleneksel beraberlik ve birlik fikrini yansıtmaktadır. Bu birlik ve braberlik, ortak bir “siyasi kültürün” sonucudur. Bu beraberlik ve birliğin zedelenmesinin, kesinlikle kümseye yararı yoktur.
Türk devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü her şartta sonuna kadar savunmayı ve kesinlikle korumaya kararlıyız.
Ülkemizin, günümüz siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarını dikkate alan; çağdaş, katılımcı ve tam demokratik bir anayasaya gereksinimi vardır.
Türkiye’ nin ihtiyacı olan anayasa, hukukun üstünlüğünü vazgeçilmez ilke sayan, tam demokratik ve çoğulcu sistemi öngören, çağdaş bir anayasadır.
Böyle bir anayasa, Paris Şartı’ nın da öngördüğü katılımcı demokrasinin tüm koşullarını, insan hakları, kişi hak ve hürriyetleri ile sendikal hakların en ileri ülkelerde görülen oranda yer almasını sağlayacak ve Türkiye’ nin uygar dünya ile bütünleşmesine yönelik önemli bir adımı oluşturacaktır.
Kişi ve kurumların hak ve özgürlükleri, bu anayasada çağımızın en gelişmiş anlayışı ile sergilenmelidir.
Böyle bir anayasanın siyasi partiler başta olmak üzere, ülkedeki ilgili kuruluşlarının ve halkımızın uzlaşması sonucu oluşmasını önermekteyiz. Şuna kesinlikle inanıyoruz ki, katılımcı demokrasilerde “genel mutabakat” anayasaların kalıcılığının temel şartıdır.
Özetlemek gerekirse; ülkemiz, çağdaş ve tam demokratik bir sivil toplum anayasası ihtiyacı içindedir.
Böyle bir anayasa hazırlama onurunun bu parlemantoya ait olmasını yürekten diliyorum.
Hükümet olarak, ülkemizi, yukarıda temel ilkeleri belirtilen bir anayasaya kavuşturulabilmek için TBMM’ de bütün olanakları kullanmaya hazır olduğumuzu aziz Türk milletine beyan ederiz.
Paris Şartı ve öncesindeki bütün belgelerde yer alan insan haklarına ilişkin temel ilkeler,devletimimz ve toplumumuz için de vazgeçilmez ön şartlar ve yaşamsal verilerdir.
Türkiye’ de insan hakları uygulamaları, ülkemizin uluslararası taahütleri, siyasal rejimi ve uygar dünya ile bütünleşme yolundaki iradesiyle uyum haline getirilecektir. Bu amaçla Hükümetimiz ülkede ilk kez insan hakları ile ilgili bir Devlet Bakanlığı kurmuştur.
Günümüzün yeni evrensel gelişmeleri ve ihtiyaçları ile AGİK süreci sonucu 20 Kasım 1990’ da kabul edilen ve ülkemizin de katıldığı Paris Şartı ve Yeni Dünya Düzeni içinde Türkiye, Dünya ile bütünleşebilmek için hukuk sistemini gözden geçirerek onu, güncel ve evrensel hale getirecektir.
Hükümetimiz, Türkiye’ de bir hukuk refoemu gerçekleştirmek kararındadır. Bu reform Anayasa dahil, hukuk sistemimizin hemen tüm boyutlarını kapsayacaktır.
Yargı, her anlamda bağımsız hale getirilecek, adalet sistemi, günü ihtiyaçlarına uyum sağlayacak şekilde değiştirilecektir.
Hukuk sistemimizde, evrensel demokrasiye aykırı hüküm veya yapılanmalar hangi yasada yer almış olursa olsun, bunların tümü evrensel değerler ve normlar çerçevesinde değiştirilecektir.
Hükümetimiz, “ 12 Eylül hukuku kalıntıları” olarak nitelendirilebilecek, yasal düzenlemeleri, uygulamaları ve kısıtlamaları sür’ atle yürürlükten kaldırarak, her alanda tam demokratik bir siyasi ortamı yaratmak gerekliliğine kesinlikle inanmaktadır.
Siyasal yaşamın temel hak ve özgürlükler çerçevesinde yeniden kurumlaşması sağlanacaktır. Yargı kararı olmadan kapatılan siyasi parti ve kuruluşların uğradığı haksızlıkların giderilmesi, yasakların kalkması ve hakların iadesi yoluna gidilecektir.
12 Eylül 1980’ de oluşan milli güvenlik konseyi ile bu dönemin diğer yönetim yetkileleri her türlü “cezai, mali ve hukuki sorumluluğun” dışında tutan Anayasa’ nın geçici 15. maddesi objektif ve üniversel hukuk kurallarına aykırıdır. Bu nedenle Hükümetimiz, bu hükmü yürürlükten kaldırmak için TBMM’ de, gerekli çoğunluğu bulma çalışmalarını başlatıcaktır.
Geçtiğimiz iki dönemde yürütülen Kanun Hükmünde Kararname uygulaması kötüye kullanılmıştır. Yıllarca bekletilen Kanun Hükmünde Kararnamelerle, yasama yetkisi, yürütme organına devredilmiş, kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmiştir. Hükümetimiz bu uygulamayı sürdürmeye ve Kanun Hükmünde Kararnameleri 90 gün içinde TBMM’ den geçirip yasalaştırmaya kararlıdır. Bu yapılamadığı takdirde, KHK yok sayılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Türkiye, herşeyden önce, çağın getirdiği yenileşmeyi, devleti ve toplumuyla yakalamak zorundadır.
Ülkemizde, çok seslilikle birlikte uzlaşma, barış ve yapıcı tartışmalar ortamının oluşturulması ve hoşgörünün toplumumuza ve siyasi yönetimlere ilke olarak hakim olmasının sağlanması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Ancak bu sayededir ki, hoşgörünün, barışın ve sosyal ekonomik huzurun hakim olduğu bir toplumsal dayanışma Türkiyesi’ ni yaratmak mümkün olacaktır. Hükümetimiz, hoşgörü ve sosyal barışı, toplumun bütün katmanlarına yayacak ortamı yaratmaya kararlıdır.
Gelişen dünya ile bütünleşme ve evrensel değerleri savunma, Türkiye’ nin kendi gelenekleri ile bağdaştırarak sürdüreceği bir gelişme sürecidir. Türkiye, gelişmişlik yoluna devam ederken, bu süreçten ayrılmayı asla düşünmemektedir.
Laik ve Atatürk ilkelerine bağlı Türkiye’ de inanç, düşünce, anlatım özgürlükleri toplumun temelidir, kısıtlanamaz.
Hükümet, çağdaş akım ve gelişmelere paralel bir basın özgürlüğü anlayışını kesinlikle oluşturmak ve uygulamaya koymak kararındadır.
Halkımıza, gerçekleri yansıtan ve doğru haber alma olanağı sağlayan tarafsız bir devlet radyo-televizyonu mutlaka sağlanacak ve özel televizyon ve radyo istasyonlarının da kurulmasına olanak veren hukuksal ortam hazırlanacaktır.
Bu amaçla hükümetimiz bir yandan bunun gereği olan Anayasa değişikliklerini sağlamaya çalışacak, öte yandan da anayasa değişikliğini gerekli kılmayan yasal düzenlemeleri gerçekleştirecektir.
Ülkemizin her yanında terör mutlaka önlenecek, yurttaşların can güvenliği ve huzuru sağlanacaktır. Siyasi cinayetlerin son bulması ve faillerin yakalanması devletin en önemli görevlerinden biridir.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki terör önemli boyutlara ulaşmış ve ülkemizin çok önemli bir sorunun haline gelmiştir. Hükümetimiz, bu terörü, önlemeye kararlıdır. Bunun için de, demeokratik rejin içinde kalarak; Olağanüstü Hal ve Bölge Valiliği düzenlemesi ve Koruculuk sistemi gözden geçirilecek; Silahlı Kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik güçlerimiz arasında, komuta, karar ve uygulama birliği sağlanacak; suçsuz yöre halkına şevkatle davranılacak, devletle halkın güven bağı yeniden kurulacaktır.
Güneydoğu’ da yaşanan şiddet ve terör olayları, öncelikle ele alınması gereken partilerüstü çok önemli bir sorundur. Bu soruna demokratik hukuk devleti içinde çözüm bulunacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Bu devleti kuran ulusumuzun, Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi benimseme, sürdürme ve geliştirmede rıza ve irade birliği vardır. Bu birlik sorunun çözümünü kolaylaştıracak en önemli unsurdur.
Çağımızda, silahla, şiddetle, terör yoluyla hak elde etme dönemi kapanmıştır. Günümüz koşulları hakların elde edilmesi ve yaşatılması için ortak barışçıl kurallar ve kurumlar oluşturmuştur.
“ Avrupa Güvenlik ve İşbirliği” süreci (AGİK) ve “Paris Şartı” ülkeler ve haklar için küresel düzenler, haklar ve özgürlükler getirmiştir. Bu kurallar, sözleşmelerin imzacı tarafı olarak Türkiye içinde uyulması gereken kurallardır.
Ülkemizin tümünde, insan hakları ve temel özgürlüklere dayalı bir hukuk devleti mutlaka kurulacaktır. Bu huku devletinde, yurttaşların kendilerine verilen hak ve özgürlükleri kullanmak ve geliştirmek istekleri de doğaldır. Ancak, bu istemlerin yerine getirilmesinde hukukun verdiği araçlar kullanılabilir.
Devletin demokratik otaritesi ve yasalar çerçevesinde tüm siyasal istekler, parlemanto, kitle örgütleri, basın yoluyla tartışılacak ve uygulamaya konulacaktır.
Şiddet ve terör yolu ile devletin varlığına ve demokratik otaritesine saldırı, insan hak ve özgürlükleri çerçevesine giremez ve kabul edilemez Devletin görevide hukuka ve insan haklarına bağlı bir demokratik devlet anlayışı ödünsüz uygulamaktadır. Böyle bir devlet anlayışı ülkenin ve yurttaşların tümü için güvence olacaktır.
Yurttaşlarımız arasında kültür, düşünce, inanç, dil ve köken farkları olması doğaldır. Bunlar başka ülkeler içinde geçerlidir. Böyle bir çeşitlilik demokratik ve üniter devlet için bir zaaf değildir. Bir üniter yapı içinde çeşitli etnik, kültürel ve dile ilişkin kimlik özellikleri özgürce ifade edilebilecek, özenle korunabilecek ve rahatça geliştirebilecektir. Bu, ulus ve devlet birliğinin gücünü azaltmayacak, aksine pekiştirecektir.
Ülkemizde uluslararası anlaşmalarla kabul edilen azınlıklar dışında hiç bir yurttaşımız azınlık değildir. Türkiye’ de herkes eşittir. ve birinci sınıf yurttaştır. Herkesin kendi ana dilini, kültürünü, tarihini, folklorunu, dini inançlarının araştırması, koruması ve geliştirmesi temel insan hak ve özgürlüğü kapsamı içindedir. Bu haklar yasalar çerçeves,nde sağlanacaktır.
Ancak devletin resmi dili, bayrağı, simgeleri, sınırları ve Türkiye Cumhuriyetinin hükümranlık hakları her türlü tartışmanın dışındadır.
Terör ve anarşi yaratanlar ve şiddet kullananlar hukuk içinde mutlaka etkisiz hale getirilecektir.
Halkımız, bu sorunun demokratik hukuk devleti otoritesi, insan hakları ve demokrasi içinde mutlaka çözeceğimize inanmalıdır ve bu konuda parlemantosuna ve hükümetine güvenmelidir.
Hükümeti oluşturan partilerin, tüm halkımıza saygı, sevgi, şevkat ve insan hakları anlayışıyla yaklaştığı ve hep böyle yaklaşacağı konusunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Bölgenin kalkınması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi, bozulan dengelerin düzeltilmesi, haksızlıkların önlenmesi politikalarımızın vazgeçilmez temelini oluşturacaktır.
Sayın Milletvekilleri,
Türkiye’ de, son 10 yılda bölgelerarası gelişmişlik farkları artmıştır. Bu durum, Hükümetin üzerinde duracağı önemli sorunlardan biridir. Bu nedenle bölgeler arasındaki dengesizliği gidermek, bölgelerarası toplumsal ve ekonomik bütünleşmeyi sağlamak kararındayız. Bu amaçla gerek ekonomik faaliyetlerin, gerek kamu hizmetlerinin dağılımında bu hedefin gerektirdiği altyapıyı hazırlayan ve destekleme mekanizmalarını kuran bir “ Bölgesel Gelişme Politikası” uygulanacaktır.
Gelişmiş bölgeler içinde de daha az gelişmiş yöreler bulunmakla birlikte, geri kalmışlığın coğrafi bir bütünlük gösterdiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine özel bir önem verilecektir.
Doğu ve Güneydoğu için genel ve bölge kalkınma planları çerçevesi içinde özel “ Bölgesel Kalkınma Planı” hazırlanarak uygulanancaktır.
Amacımız, bu bölgelerde ve geri kalmış diğer bölgelerde kaynakları harekete geçirerek, üretimi arttırmak, bölge halkına yeni iş ve geçim olanakları yaratmaktır.
Bu nedenle;
Kamu yatırımları arttırılacak, özel sektör yatırımları için özel bir teşvik sistemi geliştirilecektir.
Bölgesel kalkınma planı, yalnız özel sektöre yönelik teşviklerle sınırlı kalmayacak, kamu kesimide öncü ve girişimci olarak bölgenin ekonomik ve toplumsal sorunlarının çözümünde gerekli katkıyı yapacaktır.
İşsizlik sorununa kısa dönemde “Özel İstihdam Projeleri” yardımı ile çözüm aranacaktır.
İşsizlik tüm bölgelerde büyük boyutlara ulaşmakatadır. Özellikle son yıllarda üretken sektörlere yapılan yatırımların düşüklüğü işsizlik sorunun daha da ağırlaşmasına yol açmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Hükümet Programında yer alan konular, ülkemizin çözüm bekleyen başlıca sorunlarıdır. Programda yer almayan, ancak devletin klasik görevleri arasında bulunan bütün konular ve hizmetlerin bu yeni dönemin ve çağın gereği olarak daha etkin ve daha nitelikli bir şekilde yerine getirilmesi için devletin yeniden yapılanması , restorasyonu, sağlanacaktır.
İşkence bir insanlık suçudur. Son yıllarda bu konuda ülkemize yöneltilen iddialar herkesi rahatsız etmiştir. Bunun önlenmesi görevimizdir.
Yeniden yapılanma içinde israf, kırtasiyecilik ve yolsuzlukla mücadele üzerinde en çok durulacak konular olacaktır. Bu mamaçla kamu denetim sistemi yeniden gözden geçirilecektir.
TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ ın bu görevi eksiksiz yerine getirmesi sağlanacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Hükümetimizin ekonomik programı, Türk ekonomisinin acil çözüm bekleyen sorunlarına kalıcı ve tutarlı bir yaklaşımın siyasi bir ifadesidir. Hükümetimiz bir çözüm üretme ve istikrar hükümeti olacaktır. Çözüm üretirken açıklık, eşitlik ve şeffaflık esas olacaktır.
Ekonomimizin gündemindeki ilk sırayı enflasyonun düşürülmesi almaktadır. Yıllardır düşürülmediği için kronik bir yapı kazanan enflasyon, bugün itibariyle yüzde 70’ lere dayanmış ve kısa üsrede üç haneli rakamlara ulaşacak bir eğilime girmiştir. Programımızda, enflasyonla mücadelenin ilk sırayı almasının nedenleri, kronikleşmiiş yüksek enflasyonun ekonomideki mali ve reel dengelerin altüst olduğunu düşürüldüğü istikrarlı bir ortamın oluşturulmasının zorunluluğudur.
Halkımızın enflasyon ve geçim sıkıntısından kesinlikle ve kısa süre içinde kurtarılması için ilk etapta gerekli dengeliyici önlemler alınacaktır. Devralınan ekonomide bozulmuş dengeleri düzeltici önlemler, geçmiş dönemden gelen sorunların çözümü için gerekli olacaktır.
Yüzde 70 düzeyinde olan enflasyon oranı, ekonomik dengelerdeki bozulma hızının son aylarda giderek artması nedeniyle kısa sürede üç haneli rakamlara ulaşacak bir eğilime girmiştir. İlk aşamada bu eğilimi durdurup, enflasyonu kısa sürede azaltabilmek için tutarlı
ve bütünsel bir dengeleme, onarım ve canlandırma programının acilen uygulamaya konulması gerekmektedir. Ekonomik kararlarda tutarlılığa, süreklilğe ve açıklığa özel önem verilecektir.
Türkiye ekonomisini hem acilen onarmak ve canlandırmak, hem de yeni bir sanayileşme bakışı kazandırarak canlılık sağlamak amaçlarıyla oluşturulan ekonomik program iki bölümlü olarak uygulanacaktır. Program ilk bölümünde enflasyonun düşürülmesi ve ekonominin dengelerinin kurulmasına dönük politikalar belirlenirken, ikinci bölümle Türk ekonomisine yeni bir canlandırma kazandıracak atılım programının politikaları oluşturulmaktadır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Ekonomilerde dengenin sağlanması ve onarım sürecinin işletilmesinin temel koşulu, düşürülmeye çalışılan enflasyonun doğru teşhis edilmesi ve uygulama programlarının bu teşhise uygun olarak hazırlanıp, kararlı bir şekilde uygulanmasıdır.
Türkiye’ de özellikle 1980’ li yılların ikinci yarısından bu yana yaşanan süreç sonunda bugün gelinen noktadaki enflasyon, yüksek bir kronik enflasyondur. Uluslararası verilere göre, son yıllarda dünyada yalnızca 35 ülke yüzde 20’ yi aşan enflasyonlar yaşarken, ülkemiz son on yıldır ortalama olarak yılda yüzde 45-50 dolayındaki enflasyonla dünya sıralamasında en yüksek enflasyonlu ilk on ülke içinde yer almaktadır.
Türkiye ekonomisini onarmak ve yeni sanayi yapısını oluşturmak için ekonominin dengelenmesi şarttır. Bunun içinde mevcut ekonomik krizi derinleştiren ve kurumsallaşan enflasyonun hızla düşürülmesi gerekmektedir.
Para programının, maliye ve reel döviz kuru politikaları ile birlikte sıkı bir koordinasyon ve etkileşim içinde yapılması temel yaklaşımımız olacaktır.
Bu program çerçevesinde uygulanacak para politikasının kilit noktası Merkez Bankası parasının kontrolüdür.
Yeni bir anlayışla uygulamaya konulacak para programının başarısı büyük ölçüde bütçe politikaları ile olan tutarlılığına bağlıdır. Bu nedenle, bütçe ve fonların gerçek durumunun öncelikle anlaşılması, bu verilerin reel büyüme ve reel döviz kuru hedefleri ile birleştirilerek Merkez Bankası için tutarlı hedeflerin üretilmesi gerekmektedir.
Programın kur politikaları ise bütçe, para politikaları ve enflasyon hedefleri ile birleştirerek ele alınacak ve mali koordinasyonun sağlanmasına özen gösterilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Enflasyonla kamu açıkları arasındaki sıkı ilişki nedeniyle dengeleme programının yoğunlaşacağı alanların başında kamu maliyesi gelmektedir.
Türkiye’ de son yıllarda kamu sektörü borçlanma gereğinin GSMH’ ya oranı 1990’ da resmi verilere göre yüzde 9.4 olmuş, 1991’ de yüzde 10’ nun üstüne çıkması beklenmektedir. Körfez krizi nedeniyle dış dünyadan alınan hibeler hariç tutulacak olursa, 1991 yılı kamu açığı oranı yüzde 13 düzeyine ulaşacaktır. 1990 yılında kamu açıklarının yarısı ise KİT açıklarından kaynaklanmaktadır. Konsolide bütçedeki iç ve dış faiz ödemelerinin GSMH’ ya oranı bütçe yatırımlarının payını geride bırakmaktadır.
Yaşanan yüksek oranlı kronik enflasyonu bir an önce düşürmek için uygulamaya konacak olan bu “Dengeleme ve Onarım Programı” yla kamu sektörü borçlanma gereğinin GSMH’ ya oranının iki yıl içinde 4.5’ ler düzeyine indirilmesi hedef alınmıştır.
Denk bütçe kuralı, Hükükmetimizin temel amacıdır. Bunun için, ülkenin tüm mali, ekonomik olanakları en iyi şekilde kullanılacak maliye ve ekonominin en ileri tekniklerine başvurularak, devletin bütün hesaplarının bir çatı altında toplanması sağlanacaktır. Böylece devletin dağıtılmış ve çok önemli kısmı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin denetimi dışına çıkarılmış gelir ve gider dengeleri toparlanacaktır.
Konsolide bütçede kısa dönemde kısıtlı bazı iyileştirmelerin yapılması mümükündür. Yatırımların ve personel dışı cari harcamaların gözden geçirilerek bunlardan yapılacak tasarrufların belirlenmesi, vergi denetimiyle vergi tahsilatının arttırılması, geçiş dönemi ilkeleri benimsenmiş bir vergi reformunun başlatılması, önlemlerin başta gelenleri olacaktır.
Konsolide bütçe açığının ve kamu borçlanma gereğinin önemli bir bölümünü iç ve dış borç faiz ödemeleri oluşturmaktadır. Finans kesimin reformu ile iç borç faiz yükünün hafifletilmesi amaçlanırken, izlenecek kur politikası da dış borç faiz yükünü arttırmamaya yönelik olacaktır.
Enflasyonla mücadelenin önemli bir parçası kamu kesiminin yeniden yapılandırılması ve kamu ekonomisindeki şeffaflığın sağlanması olmaktadır. Bu amaçla ilke olarak, bütçe dışı fonlar bütçe içine alınarak mali disiplin içine sokulacaktır. Yürürlükte kalan fonlar da Sayıştay denetimine tabi tutulacaktır.
Fonların tasfiyesi ve gelirlerin bütçeleştirilmesi çalışmalarının hızla tamamlanabilmesi için fon envanterinin çıkartılması ve kamu kesimi genel dengesinde tüm fon hesaplarının çok açık bir şekilde görülmesi sağlanacaktır.
Bütçe dışı fonlarla ilgili strateji, sistem içinde kalan fonların açıklarının kendi içlerinde dengelenmesinin sağlamak olacaktır. Amaç, kamu açıklarının bu kesimden gelen yükünü hemen ortadan kaldırmaktır.
Tarım ve diğer kesimlere verilecek sübvansiyonların bütçe içinde gösterilmesi sağlanacaktır.
Öngörülen bu programın ilk iki yılında ağırlık, konsolide bütçe uygulamaları ile KİT ve finansal kesim reformları sonucu kamu borçlanma gereğinin düşürülmesine verilecektir. Bunlarla eşanlı olarak başlatılacak vergi reformunun ası amacı ise, vergi düzenin ıslahı, vergi dengeleme programı ve orta-uzun dönem sanayi atılım stratejisinin uygulaması açısından önemli katkılar beklenmektedir.
Bu amaçla;
Vergilendirilmesi gereken yeni mükellef grubunun dikkate alınması ve vergi istisna ve muafiyetlerinin gözden geçirilmesi suretiyle vergi tabanı genişletilecektir.
Ekonomideki mal hareketlerini kavramak amacıyla belge düzenin tam olarak yerleştirilmesine çalışılacaktır.
Etkin vergi denetimleriyle vergi kaçakları önlenecek ve vergi tahsilatı arttırılacaktır.
Gelir vergisi üniter yapıya kavuşturulacaktır.
Kurumlar vergisi oranı azaltılacak, ancak buna karşılık dağıtılan kar payının Üniter Gelir Vergisi Sistemine dahil edilmesi sağlanacaktır. Böylece AT uygulaması olan “ Vergi Mahsubu Sistemi” ne geçilebilecektir.
Kentsel rantlar, yeni vergi düzenlemeleriyle etkin bir biçimde vergilendirilecektir.
Vergi gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle ortaya çıkan kamu açıklarının neden olduğu enflasyon vergisi normal vergilerle ikame edilecektir.
Kamu gelirleri kompozisyonu içinde vergi gelirlerinin ağırlığı arttırılacaktır.
Sermayenin tabana yayılması ve borsanın canlandırılması için gerekli mali önlemler alınacaktır.
Gelir adaletini sağlayıcı biçimde asgari ücret kademeleri olarak vergi dışı bırakılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Uygulanacak programın en önemli noktalarından birisi KİT reformu oluşturmaktadır. İlk aşamada, KİT reformunun başarısı, uygulanacak bu programın başarısı içinde belirleyici olacaktır.
Ancak, KİT reformu sadece enflasyonu düşürme hedefine yönelik değildir. Kamu kesiminin küçültülerek daha rasyonel ve etkin hale getirilmesi, ekonomide verimin ve rekabetin artırılması, sermayenin tabana yayılması ve ekonomide demokrasinin sağlanması KİT reformunun önde gelen diğer hedefleri arasındadır. Kısaca KİT reformu Türkiye’ nin dünya ile bütünleşmesinin temel koşuludur.
Yakın bir geçmişe kadar KİT’ ler faaliyetleri sonucu net kaynak yaratmışlardır. KİT’ lerin kaynak açıkları büyük ölçüde yatırım programları ile yüksek maliyeti iç ve dış borçlanmalarından kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, KİT’ lere her aşamada yapılan politik müdahaleler keyfi olmuştur. 500 büyük firma kapsamına giren KİT’ lerin satış karlılığı 1985 yılında yüzde 10.8 iken, 1990 yılında yüzde 1 düzeyine düşmüştür. 1991’ de bu durum daha da kötüye gitmektedir.
KİT’ lerin en önemli sorunu ve zararlarının en önemli nedeni mali büyümelerin bozukluğudur. Bu kuruluşlar büyük bir borç yükü altındadırlar. Zarar etmelerinin diğer önemli nedenleri ise istihdam fazlalığı ve verimlilikteki düşüklüktür.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’ de piyasa ekonomisinin yerleştirilmesi, rekabet koşullarının güçlendirilmesi, kalkınmanın yurt sathına dengeli bir şekilde yayılması, yeni bir sanayi atılım sürecinin başlatılması ve sanayinin mülküyetinin halka yayılması konularındaki KİT’ lere önemli görevler düşecektir.
KİT’ lerin görev olarak verilen yatırımları dışındaki kaynak gereksinimlerinin mali piyasalardan sağlanması esas olacaktır. KİT’ lerin bütçeye ve hazineye yük olmaları önlenecektir.
KİT’ lerden bazı işleri zararına yapmaları isteğinde, bunların karşılıkları piyasa mekanızmasına uygun yöntemlerle görev tazminatı olarak bütçeden ödenecektir. Devlet tarafından sosyal ve ekonomik amaçlı görev olarak verilen yatırımların karşılığı, o yılın bütçesine koyularak kuruluşlara görev tazminatı olarak verilecektir.
KİT’ lerden özel kanunları iptal edilerek yeni bir kanunla, kamu hizmeti yapanlar hariç tüm KİT’ ler Türk Ticaret Kanunu kapsamına sokulacak ve anonim şirket şeklinde örgütlenmeleri sağlanacaktır.
Oluşturulan anonim şirketler, sektör holdingleri bünyesinde toplanacaktır. Sektör holdingleri stratejik kaynak yönlendirmesi ve koordinasyonu sağlayacak, ancak şirketlerin hedeflere yönelik yönetimlerine müdahale edilmeyecek yapıda organize edilecektir. Yönetim felsefesi “hedeflere yönelik yönetim” olacak ve tüm yöneticiler saptanan hedeflere ulaşmaları için gerekli yetkilerle donatılacak ve ilgili hedeflere ulaşmaktan sorumlu olacaklardır. Holdingler oluşturulurken mali bünyelerinin yeterli olmasına ve kaynak dengelerinin tuturulmasına özen gösterilecektir.
KİT reformunun temel hedefi KİT’ lerin Türk halkına ve kalkınmasına hizmet etmesinin sağlanması olacaktır. Bu hedefe öncelikle KİT’ lerin verimliliklerinin arttırılmasıyla ulaşılacaktır.
KİT’ ler politik ve büreokratik müdahalelerin dışına çıkarak, kendi organları kanallarıyla iyi ve profesyonel bir yönetime kavuşturulacaktır. Bu kapsamda KİT’ ler özerkleştirilerek özel bir statüye kavuşturulacak ve bünyelerinde genel kurul, yönetim kurulu ve bunlara sorumlu icra organları oluşturulacaktır. KİT reformunun temel stratejisi etkin bir yönetim için yeniden yapılanmaktadır.
Yeniden yapılanma özerkleştirme yanında özelleştirmeyide kapsayacaktır. Ancak, özelleştirme bir amaç değil, bir araç olarak kullanılacaktır. Yani, “Her ne pahasına olursa olsun özelleştirme” veya bütçeye gelir sağlamak değil, ekonomide verimin ve rekabetin arttırılması temel amaç olacaktır.
Özelleştirme, özel kurumlar tarafından önceden saptanmış hazır modeller yerine, her kuruluşun imkan ve ihtiyaçlarına uyan yöntemlerle uygulanacaktır.
Özelleştirme KİT’ lerin mali bünyelerinin kuvvetlendirilmesi için de araç olarak kullanılacaktır. Bu sayede KİT’ lerin yeniden yapılanması ve ekonomiye kazandırılmaları bütçeye yük olmadan gerçekleştirilebilecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’ nin kalkınmasına ve Türk halkına hizmet amacına yönelik statüsü özerk bir kurum kurularak, KİT’ lerin hisselerine sahip olacak holdinglerin hisse senetlerinin yüzde 5’ I bu kuruma devredilecektir.
KİT reformu ile ilgili mevzuat düzenlemeleri, özerk kurumun kuruluşu, KİT’ lerle ilgili organizasyon 1992 yılının ilk yarısı içinde yapılacaktır.
Oluşturulacak bu özerk kurum; özelleştirme, birleştirme, yeniden mali yapılanma, ufaltma, yer değiştirme gibi tedbirleri alabilecektir.
Finans ve bankacılık reformunun, bu programın başarıya ulaşmasında önemli bir yeri olacaktır. Bu programın başarıyla yürütülebilmesi için kamu ve finanas kesimi reformlarının eşanlı yürütülmesi gerekmektedir. Dünya standartlarının çok üzerindeki reel faizler aşağıya çekilmedikçe KİT ve kamu kesimi reformu başarılı olmayacağı gibi, KİT ve kamu kesimi reformu yapılmaksızın finans reformunun gereksinimi olan kaynak yapısı da yaratılamayacaktır.
Finans ve bankacılık kesimi reformu mali piyasalarda yapılacak yeniliklerden ve yeni finansal araç ve kurumların geliştirilmesinden oluşmaktadır. Reformun amacı, mali piyasalarımızın mevcut sorunlarına çözüm getirmektedir.
Nominal ve reel kredi maliyetleri ve fon aktarma maliyetleri dünya standartlarının çok üzerindedir. Nominal kredi faizleri yüzde 100’ ları, fon katarma maliyeti yüzde 56’ yı, reel faizler yüzde 34’ ü aşmaktadır. Finans reformu ile reel faizler ilk aşamada yüzde 11’ lere, fon aktarma maliyeti yüzde 8’ lere indirilecektir.
Bugün için, menkul kıymet stoklarının yüzde 77’ den fazlası, menkul kıymet ihraçlarının yüzde 89’ u kamu sektörüne aittir. Kamunun mali piyasalardaki ezici ağırlığının hafifletilmesi gerekmektedir. Kurumlar ve araçlar arası rekabet zayıf, mali derinleşme yetersizdir.
Yabancı sermaye akımlarında doğrudan ve portföy yatırımlarının payı düşük, artışı istikrarsız; buna mukabil yüksek maliyetli sıcak paranın payı yüksektir.
Reel kredi ve fon aktarma maliyetleri düşürülecek, kamu açıklarındaki iç borç faiz yükü azaltılacaktır.
Finans kesiminde oluşturulacak yeni kurum ve araçlarla şirketlerin finansal seçenekleri arttırılıp, gerekli yatırım harcamalarının mali piyasalar aracılığıyla karşılanması sağlanacaktır.
Mali piyasaların derinleşmesiyle KİT’ lerin mali yapıları sağlıklı hale getirilecektir.
Yabancı sermayeyi, kısa vadeli yatırımların yanı sıra doğrudan ve portföy yatırımlara yönelten teşvikler geliştirilecektir.
Bankaların yeni mali araçlara yönelmesi özendirilecek, bankaların rekabet gücü arttırılacaktır. Yatırım fonları çek hesabına bağlanacak, banka garantili bonolar yaygınlaştırılacak, başkaların tüketici finansman şirketi kurumlarına izin verilecektir.
Şirketlerin borç ve alacaklarının menkul kıymetlere dönüştürülüp, bu değerlerin borsalarda işlem görmesi özendirilecektir.
Risk sermayesi kurumu, finansman kurumları, kıymetli evrak fonları, tüketici bankaları, risk yönetim araç ve kurumları, enformasyon kurumları kurulacaktır.
Menkul kıymet yatırım fonları yeniden düzenlenecek, mali piyasaların geliştirilmesinde ve özelleştirmede bu kurumlardan etkin olarak yararlanılacaktır.
Tasarruflar üzerindeki gelir vergisi stopajının nominal değil, reel faiz gelirleri üzerinden alınması yönünde düzenlemeler gidilecektir.
Banka ve sigorta muameleleri vergisi düşürülecektir.
Bankaların yeni araçlara yönelmesini engelleyen uygulama ve düzenlemeler sistemli bir yaklaşımla yeniden ele alınacaktır.
Menku kıymet yatırım fonları yeniden düzenlenip, yatırım fonları çek hesabına bağlanacak; banka dışı kurumlara fon kurma hakkı verilecek; fonların yönetim,
denetim ve diğer fonksiyonları birbirinden ayrılacaktır.
Özel şirketlerin finansman bonosu, tahvil ve bankaların banka garantili bono çıkartmalarını engelleyen, zorlaştıran düzenlemeler ortadan kaldırılacaktır.
Küçük ve orta boy işletmelerin finansman sorununa çözümler ilk önce Halk Bankası bünyesinde, sonra da yeni oluşturulacak küçük ve orta boy sanayi
bankacılığı çerçevesinde ele alınacaktır.
Kamu reformuyla mali denge sağlanmaya başlayacak, iç borçlanma gereği azaltılacaktır. bunun akabinde disponibilite ve munzam karşılıklar dünya
standartlarına doğru indirilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Hemen uygulamaya konacak “500 günlük dengeleme onarım ve canlandırma programı” nın diğer bir temel amacı, Türkiye ekonomisinde yeni yeni bir
sanayileşme ve kalkınma süreci başlatmak ve ekonomiyi istikrara kavuşturarak iyileştirmektir.
1980’ li yıllarda, Türkiye’ de sanayileşme stratejisinden vazgeçilerek, sanayi politikaları ekonominin ana ekseni olmaktan çıkarılmıştır.
Öte yandan, ihracat için yalnızca bir sanayileşme stratejisine sahip olmak yetmemekte, sanayileşmenin doğru yönde ve doğru zamanlama ile yapılması
gerekmektedir. Türkiye’ nin ekonomik gelişmesinde esas olan, üretim ve ithalat yoluyla bazı yeni mallara sahip olmak ve bunları ihraç edebilmek değil, dünya
pazarlarında sürekli yer tutabilmektir. Aksi ile yetinmeye çalışmak dünyada bugün sanayileşme stratejisine verilen anlamın ve çağın gerisinde kalmaktır.
1990’ lı yılların başında gelinen ortam Türk ekonomisine yeni bir yön kazandıracak, yeni bir bakış verecek bir atılımı sağlayacak sanayileşme stratejisini
gerektirmektedir. Türkiye’ yi 2000’ li yıllara sadece yeni bir sanayileşme stratejisinin taşıyabileceğine inanıyoruz.
Yeni sanayi stratejisi sadece üretimle sınırlı olmayacaktır. Teknolojik değişim, ticarete açık mallara yatırım, rekabet, bölüşüm, çalışma yaşamı, kurumsallaşma
ve sosyal alandaki değişim politikaları ve çözümlerini de kapsayacaktır.
Türkiye, geçen on yılda sanayi kaybettiği ivmeyi kazanabilmek için sanayi, tarım, enerji ve ulaştırmadan başlamak üzere “ Yeni ve büyük taleplerle işleyen”
bir atılım stratejisine yönelmek zorundadır.
Sanayimiz dış ticaretteki korumacılık yerine üretimden başlayan teşviklerle, rekabet ve gelişmeyi arttırıcı yönde uzlaşma ile oluşturulup, açıklık, tutarlılık ve
süreklilikle uygulanan Avrupa Topluluğu standartlarına paralel teşvik politikalarıyla desteklenecektir. Yine dünya ölçülerinde ve GATT’ ın kabul ettiği
şekilde anti-damping yasaları çıkarılacak ve üreticimizin haksız rekabet altında ezilmesine müsaade edilmeyecektir.
Yeni sanayi atılım stratejisi ile “ yeni sanayiler” , “ yeni sanayici kuşağı” ve “ üstün becerili emek” dengesi hedeflenmekte ve bu yapılar arasındaki
uzlaşmanın sağlanması da ortak bir siyasi amaç olarak alınmaktadır.
Yabancı sermaye, açık, yapıcı ve teşvik edici politikalarla özendirilecek ve desteklenecektir.
Geçmişten çok farklı şartlarla karşı karşıya olan ve üçüncü sanayi devrimi aşamasındaki global gelişmeyle yarışan Türkiye için “ ihracat” ya da “ithal
ikamesine” dayalı büyüme stratejisi çelişkisi yerine, bu iki stratejinin de zaman boyunca birbirine tamamlar bir yapı içinde “ geleceğin dinamik karşılaştırmalı
üstünlüklerine” bugünden yatırım yapacak bir “esnek sektör yapılaşması” öngörülmektedir.
Yeni sanayi atılım stratejisi Avrupa Topluluğu ile bütünleşmenin de sağlanmasını amaçlamaktadır. Topluluk ile bütünleşmek, salt ekonomik bir yaklaşım
olmamaktadır. Demokrasi ve insan haklarına saygı bu nedenle yeni ekonomik örgütlenmeninde önkoşulu olacaktır.
Sanayimizin rekabet gücünü arttırmak amacıyla ileri teknoloji transferi ve kullanımı özendirilecektir.
Orta boy işletmelere, küçük esnaf ve sanayiciye yönelik yeni uygulamalarla bu kesimlerin finansman, pazarlama ve organizasyon sorunlarına çözüm
getirilecek; ekonomimizin bu önemli birimlerinin şimdiye kadar ihmal edilmiş ihracat potansiyeli değerlendirilecektir.
Hem kamu, hem de özel kesim için tekelci ve idari kararlarla fiyat saptama yöntemleri yerine esnek fiyat oluşumuna giderek piyasalarda işlerlik
kazandırılacaktır. Dünya ile bütünleşen bir yaklaşımla antitröst yasaları çıkarılarak kartelleşme önlenecek ve tüketiciyi koruyan biçimde rekabet arttırılacaktır.
Sanayileşme politikalarında devletin katı bir planlama ve hedefleme yaklaşımı içinde olmaması gerektiğine devletin rolünün koordinasyon ve istikrarı
sağlayıp, özel sektörün potansiyelinin açığa çıkacağı bir ortamı yaratmak olduğuna inanmaktayız. İstikrarın sağlanmasında karar devamlılığı ve sürekliliği
esastır ve bu sağlanacaktır.
Dünya ile bütünleşmede ve ihracatımızın arttırılmasında tarım kesiminin ve tarıma dayalı agro-endüstrisinin önemi büyüktür. Bu çerçevede GAP’ ı da içe alan
gıda ve tarıma dayalı sanayilerin bu bölgelerde kurulması için yatırımcılar tüm teşvik araçlarından yararlandırılacaktır.
Üçüncü teknoloji devrimi ürünlerinden otomasyon, bilgisayar kontrollü tasarım ve üretim, bilgi üretimine yönelik sanayi ve hizmetlerin sadece ithalatçısı
olmadan, bunları yeni tüketim hevesleri olarak görmeden, geleceğin üretim süreçleri olan bilime dayanan ve üstün beceri yoğunluğu isteyen alanlara da
geçilmesi bugünden programlanan, teşvik edilecektir.
Yeni yatırımcılık yaratılarak, sektör önderleri ve yeni sanayicileri, Türkiye’ nin sanayi coğrafyasını değiştirmek amacıyla, sanayiden yoksun bölgelere
yönlendirebilmek için tüm teşvik araçlarından yararlandıracağız.
Türkiye’ nin üretim sınırlarını geliştirmek, yeni sektör politikalarının işlerliğini kolaylaştırmak, üretimin ülke içinde yeni yerleşim dokularına yayılmasının
sağlamak için “ yeni üretim ve ulaştırma aksları” oluşturacağız.
Sanayi atılım stratejisinin can damarı, kaynakların yeni projelere hızla tahsis edilmesi olacaktır. Bunu en etkin bir biçimde sağlayacağız.
Projeye bağlı bağış türü veya kredi sistemine esneklik getiren kontrollü kredileri ön plana çıkartacağız .
Teşvikleri global bir yaklaşımla sektör ve ürün bazında yatırım ve verimliliğe yönelteceğiz.
Seçilecek pilot sektörlerde araştırma-geliştirme, proje geliştirme ve teknoloji transferleri için özel teşvikler uygulayacağız.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Ülkemizde sanayi ve hizmetler sektörlerindeki hızlı gelişme karşısında tarım sektörünün milli gelir içindeki payı nispi olarak azalmış olmasına rağmen, bu
sektör ekonomik ve sosyal hayatımızdaki önemini korumaktadır.
Tarım, genel ekonomi içinde iktisadi bir faaliyet alanı olmakla beraber, tarımsal yapımız nedeniyle 24 milyon insanımızın sosyal hayatını da şekillendiren
önemli bir sektördür. Bu nedenle tarım sektörü, çiftçinin ve köylünün sosyal refahını arttırılmasını temin etmek üzere desteklenmeye devam edilecektir. Bu
alanda çalışan, ülke ekonomisine katkıda bulanan çiftçi ve köylü; toprak, su ve iklim faktörlerini, en yeni ve modern teknolojilerle kullanarak üretim
yapabilecek imkanlara kavuşturulacaktır.
Tarım kesimi için hedeflerimiz bu sektöre nefes aldırıp tarımı canlandırmak, GAP ile bütünleşen tarıma dayalı sanayileşme sürecini hızlandırmak, tarım da yeni
teknoloji kullanımını desteklemek, sübvansiyon ve entegrasyon politikalarını girdi ve nihai ürünlerde tutarlı olarsa uygulamaktır. Bu politikalarla
Hükümetimiz tarım kesimini kendi kaderine terk edilmişlikten kurtaracaktır.
Tarım reformuyla eşanlı yürütülecek sanayi, kamu ve finans kesimi reformları sonucunda girdi ve kredi maliyetlerinde dünya fiyatları yakalanacak;
sübvansiyonda üretimi destekleyici, gelir dağılımını düzeltici ve dünya uygulamalarına paralel politikalar izlenecektir. Nihai ürünlerde de tarıma dayalı sanayi
ve ticaret geliştirilerek, tarım kesimine dış pazarlarda destek sağlanarak, zaman içinde dünya fiyatlarına ulaşılacaktır.
Bu nedenle, bu kesimin koşullarının iyileştirilmesi ve ülke kalkınmasının köyden başlatılarak gerçekleştirilmesi için, gereken önlemler alınacaktır. Bu
bağlamda, üretimi arttırmak köylü ve çiftçimizi işsizlikten kurtararak, onu daha dinamik bir üretici haline getirmek için “kırsal sanayiler” oluşturulması ele
alınacaktır.
Ayrıca, tarım sektöründe verimliliğin arttırılması için çiftçi ve köylümüzün eğitimine yönelik teknolojik ve mali, tüm önlemleri almak kararındayız.
Tarımda destekleme politikasında tarımsal ürünlerde fiyat ve çiftçi gelirinde istikrarı sağlamak, iç ve dış talebe göre üretimi yönlendirmek, kaynakların uygun
kullanımını sağlamak girdi ve yeni teknolojilerin kullanımını yaygınlaştırarak verimliliği arttırmak esas alınacaktır.
Tarımsal üretim, pazar ve fiyat politikalarının birbiriyle uyumlu olarak düzenlenmesi sağlanacak, çiftçi gelirlerini arttırmak üzere gelir vergisi ve katma değer
vergisinde yeni düzenlemelere gidilecektir.
Besici ve küçük çiftçi borçlarının faiz ve cezalarının makul bir bölümü bir defaya mahsus olmak üzere affedilecektir.
Tarım ürünlerinin değerlendirilmesi ve pazarlanması safhalarında, gelirin çiftçilere dönüşünü sağlayacak ve çiftçilerin ihtiyaç duyduğu girdi ve hizmetlerin en
ucuza temin edecek şekilde entegre ve ihtisaslaşmış pazar yapılarının kurulması sağlanacak ve kurulmuş olan işletmeler teşvik edilecektir.
Tarım da üretimin arttırılması yanında verimliliğin yükseltilmesi, özellikle dış pazarda rekabet edebilir fiyat ve kalitede üretimin yapılması için gerekli tedbirler
alınacaktır. Bu amaçla, üretim ve depolama teknikleri konularında yoğun çiftçi eğitim programları uygulamaya konulacaktır.
Özellikle yaş sebze ve meyve üretiminin soğukhava depoları ile desteklenmesi gerek ihracat gerekse tarımsal sanayi için gereklidir ve teşvik edilecektir.
Sulama imkanlarının artırılmasını teminen üretim potansiyeli yüksek ancak, su kaynakları sınırlı olan kırak bölgelerde küçük su kaynakları geliştirilecek, toprak
altı su rezervlerine ulaşılacak ve gölet yapımı yaygınlaştırılacaktır.
Verimi, kalitesi ve ekonomik değeri yüksek, hastalık ve zararlara dayanıklı, iç ve dış pazar isteklerine uygun tohumluğun sağlanması esas alınacak, tarımsal
araştırma yapabilirlik belgesi almış özel tohumculuk kuruluşlarının çeşit geliştirme çalışmaları özendirilecektir.
Tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye, son yıllarda başta et, yaş sebze ve meyve olmak üzere giderek artan ölçüde tarım ürünü ithal
eder hale gelmiştir.
Tarım sektörü içine düştüğü bu durumdan kurtarılacaktır. Bu amaçla modern tarımcılık anlayışı ile tohum, damızlık hayvan, fide sorunları ivedilikle ele
alınacaktır. Ayrıca sulama, mekanizasyon ve kredi imkanları çoğaltılacak, gübreye destek sağlanacaktır.
Son yıllarda hızla gerileyen ve bir çöküş eşiğine getirilen hayvancılık sektörünün yeniden gelişme sürecine sokulması ve modernleştirilmesi için gereken tüm
önlemler alınacaktır.
Hayvancılığın geliştirilmesinde üretimden tüketime kadar olan zincir içinde hayvan ıslahı, çevre şartlarının geliştirilmesi, üreticiye tatminkar fiyat ve kredi
verilmesiyle pazar organizasyonu kurulması hizmetleri bir arada ve uyumlu bir şekilde ele alınacaktır.
Tarım ve afet sigortası ve hayvan sigortası sistemi geliştirilecek ve devlet desteği sağlanacaktır.
Su ürünleri üretimini artırmak, deniz ve iç sularımızı korumak, stokların tahribatının, hastalık ve parazitlerin zararlarını ve çeşitli şekilde meydana gelen
kirlenmeleri önlemek için gerekli tedbirler alınacaktır.
Deniz ve iç sularda, tabii kaynak kullanımını arttırmak üzere, kültür balıkçılığı teşvik edilecektir.
Orman köylülerini, ekonomik suç işler durumda bırakan şartlar ve yasalar yeniden gözden geçirilecektir. Orman köylüsünün istihdam sorunu önemle ele
alınacaktır.
Halkla orman arasındaki ilişkiler yeniden gözden geçirilecek, orman köylülerine çok rahatsız eden mevcut orman tanımı anlayışı değiştirilecektir.
Orman gelirlerinin önemli bir bölümü, orman köylüsüne tahsis edilecektir.
Ağaçlandırma ve erozyon kontrolüne önem verilecek, ormanlarımızın yangından korunması önlemleri alınacaktır.
Toprak insan ilişkilerinin giderek önem kazandığı çağımızda, vatandaş devlet ilişkilerinin yoğun olduğu bilinen tapu ve kadastro hizmetlerinde otomasyona
geçiş çalışmaları hızlandırılarak, tesis kadastrosunun kısa zamanda tamamlanması için özel sektör imkan ve gücünden yararlanılacaktır.
Tarım reformumuzun önemli bir diğer parçası yeni kurumların oluşturulup, var olanların reorganizasyonudur. Dağıtım, pazarlama ve eğitimde yeni
düzenlemeler yapacak, kooperatifçiliği teşvik edecek, kooperatiflerin yeniden düzenlenmesini ve kurumsallaşmasını gerçekleştirip etkin üretici kuruluşları
oluşturacağız. Yeni toptancı halleri yasası çıkartıp, tarım ürünlerinin satış aşamasında karşılaşılan güçlüklerin üzerine gideceğiz. Kooperatif bankalarının
kurulması ve ticari bankaların tarım kredilerinin özendirilemesiyle daha fazla miktar da ve ucuz maliyetli kredileri tarım kesimine aktaracağız.
Tarım üreticilerinin kurduğu kooperatifler ve üstbirliklerin ile bunların sahip olduğu tesis ve işletmelerin gerçek sahipleri olan üreticiler tarafından
işleetilmeleri sağlanacaktır.
Madencilik sektöründe en önemli husus; madenlerin verimli etken ve rezervleri koruyan bir biçimde çıkarılmasıdır.
Düşük tenörlü madenlerimizin üretme-arıtma-zenginleştirme işlemleriyle ilgili yatırımlar desteklenecektir.
Özellikle üstün teknolojili yatırımların sektöre çekilebilmesi amacıyla yabancı sermaye teşvik edilecektir.
Yüce Meclisimizin Değerli Üyeleri,
Türkiye, sosyal devleti gerçekleştirmek zorundadır. Hükümetimiz ülkemizin bir yandan devletin fonksiyonlarıyla ilgili çağdaş dünya görüşünü paylaşmasını,
diğer yandan kalkınmayı hızlı, dengeli ve adil bir biçimde gerçekleştirmesini temel alan “ Sosyal Hukuk Devletinin” yapılanması için gereken önlemleri
alacaktır.
- Sendikal hakların ülkemizde İLO standartlarına uygun çerçevede kurumsallaşması sağlanacaktır. İşçi işveren ilişkilerinin Türkiye’ de sosyal güvenceleri
geliştirici ve sosyal barışı güçlendirici yönde olması sağlanacaktır.
- Sosyal güvenlik ağı, bütün vatandaşları kapsayacak şekilde hızla genişletilecektir.
- Kadınlarımızın 20, erkeklerimizin 25 hizmet yılını tamamlamaları halinde, yaş haddine bakılmaksızın, isteyenlerin emeklilikleri sağlanacaktır.
- Memur ve emekli hukuku yeniden gözden geçirilecek, çalışanlarla onların emeklileri arasındaki farkın açılması önlenecektir.
Sabit gelirlilerin maaşları, enflasyonu karşılayacak bir biçimde düzenlenecek, bu kişilerin ve ailelerinin rahat bir nefes alması sağlanacaktır.
İşçi sigortalıları ile Bağ-Kur sigortalıların emekli aylıkları sistemi gözden geçirilecek ve genel sosyal güvenlik ödemelerinde bir uyum sağlanmaya
çalışılacaktır.
Süper emeklilerin durumları gözden geçirilecektir.
Bağ-Kur’ un mali yapısı yeniden düzenlenecek ve Bağ-Kur üyelerinin sıkıntılarını giderecek önlemler alınacaktır.
SSK’ nın ve Bağ-Kur’ un sağlık hizmetleri geliştirilip, iyileştirilecektir.
İşçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının korunmasına özel bir önem verilecektir.
İşsizlik sigortası sistemi kurulacak ve aşamalı olarak uygulamasına geçilecektir.
Yurt dışında 3 milyona yakın vatandaşımız yaşamaktadır. Bu vatandaşımızın eğitim, vize, sosyal güvenlik ve kesin dönüş sorunları bulunmaktadır.
Yurdumuza geçen 25 yılda yaklaşık 40 milyar dolar döviz getiren işçi vatandaşlarımız ve çocuklarının sorunlarının çözümü için tüm imkanlar kullanılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Kamu görevlilerine sendikal hak ve özgürlüklerini tanıyacak gerekli yasal düzenlemeler yapılacak; bunun anayasal yönü için gerekli girişimler başlatılacaktır.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatında önemli bir yeri bulunan ve ulusumuzun temel yapısını teşkil eden esnaf ve sanatkarlarımızın güçlenmesine özel bir
önem verilecektir.
Küçük esnaf ve sanatkarlarımızı sosyal güvenliğe kavuşturan Bağ-Kur Kanunu’nun uygulamada aksayan yönleri düzeltilecektir.
Esnaf ve sanatkarların kredi imkanları arttırılacaktır.
Esnaf Kefalet Kooperatiflerine verilen krediler, ekonomiye daha fazla fayda sağlayacak, daha fazla üyenin yararlanmasına imkan verecek şekilde etkin bir
hale sokulacaktır.
Esnaf ve sanatkarların çalışma şartlarını ağırlaştıran vergi mevzuatı gözden geçirilecektir.
Esnaf ve sanatkarların daha kolay ve daha çabuk kredi kullanabilmesi için Kefalet Kooperatifleri’nin, Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifleri’ne dönüştürülmesi
sağlanacaktır.
Hükümetimiz, esnaf ve sanatkarın Türk toplumunun ekonomik ve sosyal nüvesi, toplumumuzun temeli oldukları bilinci içinde, esnaf ve sanatkarın
yanında bulunacak ve bu kesime her türlü desteği verecektir.
Serbest piyasa ekonomisi, düşük gelirli kesimleri istismara yönelik olarak işletilemez. Aksine, tüketicinin korunması çağdaş yönetimlerde serbest pazar
ekonomisinin temel ilkelerinden sayılır.
Bu nedenle, tüketiciyi korumak amacı ile gıda ve anti tekel yasaları hazırlanarak yürürlüğe konacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Artan nüfusa ve ülke ihtiyaçlarına paralel olarak, vatandaşlarımızın konut edinebilmeleri için, gereken ucuz kredi mekanizmaları oluşturulacak, öncelikle hiç
evi olmayana kredi verilecek ve vatandaşı konut sahibi edebilecek bir ortam sağlanacaktır.
Gecekondu sorunu ülkemizin bir gerçeğidir. Bu nedenle gecekondu yerleşme bölgelerinin sağlıklı hayat koşullarına hızla ve çağdaş kentleşmenin önünde bir
engel olmaktan çıkarılması için gereken önlemler alınacak, gecekondular böylece şehrin bir parçası olacaktır.
Hem gecekonduların ıslahını sağlamak ve hem de toplu konutlaşmayı desteklemek amacıyla düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanı yaratılacaktır.
Konut sorununun çözümü bir yandan konut gereksiniminin karşılanması, öte yandan, ekonominin canlandırılması açısından önemlidir.
Ucuz kentleşmeyi, düzenli, planlı olarak sağlayacak yeni bir anlayış içinde, konut ihtiyacının toplumun her kesimi için çözmeye yönelik yoğun bir uygulama
gerçekleştirilecektir.
Konut sorunu, kentleşme olgusu ile birlikte ve arsa-altyapı-konut bütünlüğünü gözeten bir yaklaşımla çözülecektir. Konut sorununa bir yaşam çerçevesi
yaratılması açısından bakıldığında, “toplu konut” girişimlerine özellikle önem verilecektir. Toplu konut alanlarına, toplu taşıma, yeşillendirme, tüketim, eğitim
gibi hizmetlerin karşılanmasını da sağlayacak bir bütünlük içinde bakılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Devletin yeniden yapılanması programı içinde, yeni ve kapsamlı bir yerel yönetimler düzenlemesine gidilecektir.
Muhtarlar, ihtiyar heyeti, il genel meclislerinin ve belediye meclislerinin yetkileri arttılacak ve yerel kaynakların bir bölümü bunlara tahsis edilecektir.
Belediye meclislerinde, kamu çalışanları da dahil olmak üzere, tüm toplum kesimlerinin temsiline olanak verilecektir.
Geçmiş yönetimin, partizan, tek taraflı ve sakat uygulamaları sonucu, belediyeler, bugün halkımıza gerekli hizmetleri sunamaz hale gelmişlerdir. Bu nedenle
Hükümetimiz, merkezi ve yerel yönetim ilişkilerini, günün koşullarına göre yeniden yapılandırmaya kararlıdır.
Amaç, belediyelerin, halkımıza etkin, dürüst ve güncel hizmet sunmaları ve en küçük beldeden, en büyük kentlere kadar, tüm belediyelerin, belde sakinlerinin
hayatına rahatlık ve kolaylık getirmeleridir.
İstanbul, Ankara ve İzmir ve benzeri büyük metropolller ile Antalya, Bodrum gibi yoğun turizm bölgesi belediyeler için özel yaklaşımları ve yürürlükteki
projeleri kapsayan uygulamalar gerçekleştirilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Altyapıyı ekonomiye ve topluma “dışsal fayda” sağlayan genel verimlilik düzeyini yükselten bölgeleri bağlayan ve ülkeyi dünya ile birleştiren büyük bir
sistem olarak değerlendirmekteyiz.
Altyapı sektörlerinin uyum içinde yürütülmesi ve böylece bunların kalkınma hedefine yöneltilmesi yoluyla topyekün kalkınma gerçekleştirilecektir. Altyapı
oluşturulurken enflasyonist baskılardan arındırılmış bir yatırım politikası izlenerek bu konu çözüme bağlanacaktır.
Türkiye’de optimum ölçülerde bir alt yapı sistemi gerçekleştirilmedikçe Batı ile bütünleşebilmeye ve çağı yakalamaya olanak yoktur.
Ülkemizin sosyal, ekonomik, endüstriyel, turistik ve diğer alanlara ait alt yapısının gereken düzeye çıkarılması ana hedefimizdir. Bu amaçla “Ulusal Bayındırlık
Master Planı” hazırlanarak yürürlüğe konacak ve Türkiye’nin altyapısı tamamlanacaktır.
Yeni karayolların inşaatına ve mevcutların ıslahına devam edilecek, başlayan otoyol projeleri tamamlanacak, bölünmüş yollar (duble yollar) sistemi
geliştirilecek ve yeni otoyollar yapılacaktır. 2000’li yılların Türkiye’sine ulaşmak için;
- Ankara-Amasya-Erzincan-Erzurum-Ağrı-Gürbulak ,
- Karadeniz-GAP Otoyol Projesi
( Hopa-Artvin-Erzurum-Bingöl-Diyarbakır-Şanlıurfa),
- Orta Anadolu Otoyol Projesi ( Ankara-Sivas-Malatya-Elazığ),
- Elazığ-Bingöl-Muş-Tatvan-Van-Bitlis,
- Ankara-İzmir,
- İzmir-Bandırma gibi projeleri demetleri gerçekleştirilecek,
Ülkemizdeki su kaynaklarının geliştirilmesi için baraj, HES, yeraltı ve yerüstü sulama şebekelerinin gerçekleştirilmesi çalışmaları sürdürülecek ve özellikle de
GAP Projesi kapsamında yatırımlar hızlandırılacaktır.
2000 yılına girerken Türkiye’nin enerji sıkıntısı çekmemesi için termik ve hidroelektrik santrallar proje ve yapım işleri hızlandırılacaktır.
Büyük şehirlerin içme suyu projelerine zamanında yeterli ödenek ayrılmaması nedeniyle başta Ankara, İstanbul gibi şehirlerimiz su sıkıntısı çekmektedir.
İzmir, Samsun, Gaziantep ve diğer şehirlerin içme suyu projeleri de ödeneksizlikten yürütülememiştir. Bunların gerçekleştirilmesi için gerekli önlemler
alınacaktır.
Türk toplumunun en önemli kesimlerin çiftçi ve köylümüzün alın terini ve emeğini verimli kılarak tarımsal üretim düzeyini yükseltmek, ayrıca bol ve temiz
içmesuyu sorununa çözüm getirmek amacı ile göletler ve barajlar inşaasına devam edilecektir.
Ülkemizin en büyük projesi olan GAP’ın bütün üniteleriyle bir an önce gerçekleşip, ulusumuzun kalkınmasına ve mutluluğuna hizmet eder hale gelmesi en
önemli işlerimizden biri olacaktır.
GAP sadece bir enerji ve sulama projesi olmaktan öteye ekonomik,sosyal ve kültürel yönleriyle, toprak düzenlemeleriyle,
kooperatifleriyle tam bir bölgesel entegre kalkınma projesine dönüştürülecektir. Bölgenin kalkınması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi, bozulan dengelerin
düzeltilmesi, haksızlıkların önlenmesine özel önem verilecektir.
GAP’ta gerçekleşmesi öngörülen kalkınmanın en önemli ve itici sektörü olan tarım sektöründe faaliyetler yeterli hızda gelişmemiştir. Enerji sektörü
yatırımlarında nakdi gerçekleşme, öngörülen toplam yatırımın yüzde 50’si civarında iken, tarım kesiminde bu oran yüzde 6.7 seviyesinde kalmıştır.
Yeterli finansman sağlanmadığı için Şanlıurfa tünellerinde inşaat durmuş, Kralkızı ve Dicle barajlarında şantiyeler kapanmıştır. Kralkızı Dicle Sulaması isale
kanalı inşaatı durmuş; Şanlıurfa-Harran Ovaları sulamalarında inşa halindeki projelerde faaliyetler minimum düzeye indirilmiştir; ihalesi yapılan Harran 3. ve 5.
kısım sulamalarda ise ödenek yokluğundan şantiyeler açılamamıştır. Esas yatırım kalemlerinde görülen bu gecikme ve aksamaların yanı sıra, sulama şebekesi
(kanal,kanalet) inşaatlarına paralel olarak yürütülmesi gereken tarla-içi geliştirme hizmetleri ve toplulaştırma gibi diğer yatırım ve faaliyetlerde de büyük
gecikme ve aksamalar bulunmaktadır.
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin yanı sıra Türkiye’yi 2000’li yıllara taşıyacak olan Konya Büyük Tarım Projesi ve Doğu Anadolu Kalkınma Projesi (DAP)
gibi projeler hızla devreye sokularak bölgeler arası kalkınmışlık farkları ortadan kaldırılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekileri,
Ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmemizde ve ülke savunmasında büyük önemi olan ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinin, günün ihtiyaçlarına
cevap verecek ve hizmeti eksiksiz olarak yerine getirecek şekilde yaygınlaştırılması ve herkesin kolayca yararlanabileceği hale getirilmesi sağlanacaktır.
Diğer sektörlerle uyumlu olarak ulaştırma ve haberleşme sistemlerinin de ulusal ve uluslararası ticareti kolaylaştıran ekonomik gelişmeyi destekleyen bir
yapıya kavuşturulmasına özen gösterilecektir.
Geçen on yıl içinde demiryolu ulaşımı ihmale uğramıştır. Avrupa, Japonya ve Amerika demiryolu ulaşımında meydana gelen büyük gelişme karşısında
ülkemizde de demiryolu yapımı ve mevcut yollardaki standardın yükseltilmesi ile bu ulaşım sektörünün yolcu ve yük nakli alanında artan nüfus ve ihtiyaca
cevap verecek hale getirlmesi kaçınılmazdır.
Bu nedenle;
Demiryolu ağının geliştirilmesi ve büyütülmesi için mevcut demiryollarının standardının yükseltilmesine, yeni hatların yapımına ilişkin projelere ağırlık
verilecek, sinyalizasyon ve elektrifikasyon çalışmaları hızlandırılacaktır.
Ayrıca çeken ve çekilen demiryolu araçlarının yeterli seviyeye getirilmesi hedeflenmiştir.
Başta Ankara-İstanbul, Samsun-İskenderun hızlı demiryolu projesi olmak üzere, İzmit kentiçi geçişi, Divriği-Sivas (Tecer-Kangal), Hanlı-Bostankaya,
Menemen-Aliağa demiryolu yapımları hızlandırılarak sürdürülecektir.
Bu çalışmaların sonucunda demiryollarının özellikle yük taşımacılığındaki payı arttırılacaktır.
Türk Deniz Ticaret Filosu’nun gençleştirilmesi, kapasitenin arttırılması suretiyle deniz taşımacılığının ülkeye daha çok döviz getiren bir kaynak haline
getirilmesine çalışılacaktır. Bu alanda her türlü teşvik tedbirleri alınarak, gerekli mevzuat düzenlemesine gidilecektir.
Limanlarımız, ihracat, ithalat ve yurt içi taşımaları karşılayacak kapasiteye yükseltilecek ve işletmecilik yönünden daha verimli bir yapıya kavuşturulacaktır.
Bu cümleden olarak İstanbul, İzmir ve Filyos’da öncelikle yeni limanlar inşa edilecek, mevcut limanlarımız ihtiyaca göre tevsi edilecektir.
Gemi sanayiimizin hem iç pazara, hem de ihracata dönük olarak faaliyetlerini geliştirmesi desteklenecektir.
Denizcilik eğitimi master planı hazırlanarak, bu sektörün denizde ve karada çalışacak personeli gelişen teknolojiye uyum sağlayabilecek bir standartta
yetiştirilecektir. Kendi gemi adamı ihtiyacımızı karşılarken bir yandan da uluslararası gemi adamı piyasasına nitelikli işgücü arzetmek amacıyla, Milli Eğitim
Bakanlığı, üniversiteler ve meslek kuruluşları ile işbirliği içinde çalışılacaktır.
Deniz ticaretinin evrenselliği, uluslarası niteliği ve dünyadaki uygulamalar da gözönünde tutularak, her bakımdan yeterli bir deniz ticaret odasının tek ve
güçlü bir oda olarak faaliyetine devam edilebilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Havayolu taşımacılığının bütün ülke sathına yaygınlaştırılması amacıyla, İstanbul’un Anadolu yakası gibi önemli merkezlere yeni havaalanları yapımları
yanında Şanlıurfa havaalanını geliştirilecek, Bursa, Edirne, Çanakkale, Samsun, Mardin, Zonguldak, Nevşehir, Silifke, Alanya, Bodrum ve Sinop havaalanları
yapımına da önem verilecektir.
Havayolu filolumuzun büyütülmesi ve modernleştirilmesi, mevcut havaalanlarımızın altyapısının geliştirilmesi ve verilen hizmetlerin uluslararası standartlara
uygun hale getirilmesi sağlanacaktır.
Haberleşme konusu önemli bir altyapı hizmeti olarak kabul edilerek, klasik haberleşme hizmetlerine olan talebin beklemesiz karşılanabilmesi için yeterli
seviyede kapasite ilaveleri yapılacaktır. Mevcut telekomünikasyon şebekelerinin ileriki yıllarda ulaşacağı yeni boyuta uygun teknolojik yapı ve sistem
değişiklerine devam olunacaktır.
Telekomünikasyon şebekelerinde digital sistemlere geçiş çalışmaları hızlandırılacak,araç telefonu, çağrı şebekesi, tele-bilgi, videokonferans, kartlı telefon ve
data hizmeti gibi özel hizmetler yaygınlaştırılacaktır.
Her çeşit telsiz alıcı-verici cihazları,dünyadaki telsiz elektronik teknolojisindeki gelişmelere uygun olarak ülke sathında yaygınlaştırılacaktır.
Karadeniz ekonomik kalkınma projesi oluşturulacak, bölgenin kaynakları harekete geçirilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Uluslarası rekabet gücü yüksek ve verimli bir turizm ekonomisinin geliştirilmesi, halkımız ve turistler için mümkün olan en iyi sosyal ortamın yaratılması,
doğal ve kültürel değerlerimizin sürekliliğinin sağlanması, hükümetimizin turizm genel politikasının amaçlarıdır.
Bu amaçlar çerçevesinde;
Turizm master planı mutlaka yapılacaktır.
Turizm türleri çeşitlendirilerek, sezonun uzatılması ülke sathında yaygınlaşması sağlanacaktır.
Ülke turizmimizin, dünya pazarında hak ettiği yeri alabilmesi için tanıtım ve pazarlamasına önem ve öncelik verilecektir.
Turizm sektörünün önemli sorunlarından birisi olan ve en büyük bir yetmezlik içinde bulunan turizm personelinin yetiştirilmesi ve eğitimine ağırlık
verilecektir.
Sektörün örgütlenmesini engelleyen hususlar ortadan kaldırılacak, buna olanak sağlayan yasal düzenlemeler yapılacaktır.
Turizm altyapısı geliştirilecektir.
Turizm sektörü her yönüyle teşvik edilecektir.
İç ve dış turizmde dengeli bir dağılım sağlanacak, ülke çalışanlarının dinlenme gereksinmeleri karşılanacaktır.
Doğaya, çevreye ve kültürel değerlere duyarlı bir turizm politikası geliştirilecektir.
Turizm sektöründeki mevcut tesislerin niteliklerini artırıcı tedbirler alınacaktır.
Ekonomik açıdan uyumlu büyüklüklerin altında olmamak koşulu ile yabancı turizm yatırımları, sermaye yapılarına bakılmaksızın özendirilecektir. İşletme
aşamasında önemli ölçüde döviz girdisi sağlayacak yabancı işleticilere olanak sağlanacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Üyeler,
Hükümetin çevre alanındaki temel hedefi tarihsel, kültürel, doğal çevrenin ve yeşilin korunmasıdır.
Hükümetimiz, çevrenin korunmasında birinci şartın, toplumun tümünde ve özellikle yöneten ve yönetilenlerde çevre bilincinin geliştirilmesi olduğunu
düşünerek toplumun her kesiminin çevre konusundaki eğitim ve bilinçlendirilmesine ağırlık verecek ve ilkokul eğitiminden başlayarak çevre konularının
müfredat programlarında yer almasını sağlayacaktır.
Çevreyi ve yeşili korumada deniz, akarsu, kara ve hava kirliliğini ve gürültüyü önleyici tedbirler alınacak ve bu bilinç geliştirilecetir. Atıkların yeniden
kullanılması projelerine önem verilecektir.
Bu temel inanış çerçevesinde gerek ulusal ölçekte ve gerekse yerel yönetimler düzeyinde gerçek bir çevre yönetimi modeli uygulanacaktır.
Çevresel yaptırımlar yeniden düzenlenecek, yeni bir kredi, teşvik, harç ve vergi sistemi getirilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Çağdaş, laik,etkin ve yaygın bir eğitim sistemi oluşturulacak ve yürürlüğe konacaktır.
Çağdaş ve etkin eğitim, çağdaş toplumun, tartışılmaz gereksinimidir.
Doğumundan başlayarak her Türk yuttaşının öğrenim ve eğitimi devletin yükümlülüğünde olacak ve parasız eğitim esas kılınacaktır. Zorunlu eğitim en az 8
yıl olacaktır.
Laik, evrensel, cumhuriyetçi, milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür düşünceye dayalı bir eğitim politikası esastır. Kişilik sahibi, nitelikli insan yetiştirmek
amaçtır.
Temel eğitimden yükseköğrenimin sonuna kadar her kademede kendi içinde bir bütünlük taşıyacaktır. Her kademeyi tamamlayan gencin o kademenin
sonunda hayata katılması mümkün olacaktır.
Ortaöğretim sadeleştirilerek, birlik sağlanacaktır. Kaynakların verimli kullanılmasıyla çok amaçlı lise sistemine mutlaka geçilecektir. Bütün öğrenciler laik
dünya görüşüne dayalı kültür derslerini mutlaka ortak olarak görecektir.
Öğretim programları ve ders kitapları evrensel ölçülere, demokratik özgürlükçü anlayışa uygun olarak yeniden düzenlenecek, gençlerimize araştırmacı yaratıcı
ve bağımsız bir kişilik kazandırma amacı ön plana çıkarılacaktır.
Milli Eğiitim Bakanlığı’nın ve eğitimle ilgili diğer bütün birimlerin, çağdaş eğitim gereklerine göre yeniden yapılanması sağlanacak ve böylece çocuklarımızın
ve gençlerimizin, geleceğe en iyi şekilde hazırlanması için gereken ortam oluşturulacaktır.
Öğretmenlerin sendika kurmaları için gerekli Anayasal değişiklikler yapılacak, eğitimin önündeki sorunların çözümünde, uygulayıcılar olarak
öğretmenlerimizin de katkısı sağlanacaktır.
Hükümetimiz, köklü bir üniversite reformunu gerçekleştirecektir. Üniversitelere bilimsel ve yönetsel özerklik tanınacak; YÖK sistemi kaldırılarak
yükseköğretim kurumlarının kendi içlerinden seçtikleri organlar eliyle yönetilmesi sağlanacaktır. Böylece hükümetimiz özgür, özerk, mali olanakları en iyi
aşamaya getirilmiş üniversiteyi Türkiye’ye kazandıracaktır.
- Üniversitelerarası eşgüdümü sağlamak, ülkenin insan gücü gereksinimini gözönünde tutarak araştırmalar ve planlar yapmak v önerilerde bulunmak,
üniversitelere ayrılan kadro ve kaynakların dengeli dağılımı ve verimli kullanımı konusunda hükümet ve ilgili makamlara önerilerde bulunmak, yeni kurulacak
üniversiteler için görüş bildirmek amacıyla, üniversitelerin kendi üst kurullarınca belirlenecek adaylar arasında seçilecek yüksek öğretim ve eğitim kuruluşu
oluşturulacaktır.
- Üniversite özerk olacaktır.
- Üniversite, tüm görüş ve düşüncelerin ifadesini bulduğu bir bilim mabedi olacaktır. Üniversitelerin düşünce ve görüşlerini dışa açıklayabilmesi için,
demokratik tüm olanaklar hazırlanacaktır.
- Üniversite öğretim üyelerinin siyasi partilere üye olabilmelerini sağlayacak anayasal düzenleme yapılacaktır.
Bir reform ve atılım Hükümeti olarak, ülkemizde araştırma ve geliştirme çalışmalarına ayrı bir özen göstereceğiz.
Bilim ve teknolojinin dünyadaki ilerlemesi içinde, kendi araştırmalarıyla yer alamayan bir ülkenin sadece kopyacılık yaparak çağdaş uygarlık düzeyine
erişmesi mümkün değildir. Gençlerinmizin yaratıcı yetenekleri ekonomik kalkınmamızın da, kültür zenginliğimizin de temel dayanağı ve en değerli hazinesidir.
Bu hazineden milletimizin tam yararlanmasını sağlamak için bütün olanaklarımızı en verimli, en etkin şekilde kullanacağız.
Tarımdan, sanayiğe, temel bilimlerden mühendislik ve tıp bilimlerine, ekonomik ve sosyal bilimlere kadar, bilim ve teknolojinin bütün alanlarında,
üniversitelerimizin ve araştırma kuruluşlarımızın, araştırma verimini ve niteliğini yükseltmek ve bu araştırma sonuçlarından vatandaşlarımızı ve bütün
insanlığı daha çok yararlandırmak başlıca hedefimiz olacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Hükümetimizin kültür politikası kendini tanımaktan ve açıklamaktan korkmayan bir toplum oluşturmaya yöneliktir. Bu amaç demokrasi kültürünün yerleşmesi
ve tüm kültürel etkinliklerin çoğulcu demokratik bir anlayış içinde geliştirilmesiyle gerçekleştirilecektir.
Türkiye derin bir kültür ve tarih birikimine sahiptir.
Ulusal kültürümüz içindeki dil, inanç ve köken farklılıkları kültür alanımızın zenginliğidir. Demokratik toplum yapısının doğal gereği ise bu farklılıkların ulusal
bütünlük içinde kendilerini özgürce ifade edebilmeleridir.
Hükümetimiz, ulusal kültürümüzün hür olarak gelişmesi için yoğun bir özendirme çabası gösterirken, evrensel değerlere ve ürünlere ulaşmayı da temel bir
amaç sayacaktır.
Ulusal kültürümüz evrensel boyutlara ulaşacak, en eski tarihsel birikimlerden birisini oluşturan kültür mirasımızın da insanlığın ortak değerlerine katkıda
bulunması sağlanacaktır.
Sansür, Muzır ve Basın Yasası gibi yasalardan kaynaklanan kısıtlayıcı düzenlemeler gerek toplumsal yaratıcılığı özgürleştirmek, gerekse hükümetimizin
temellendirmeye çalıştığı demokratikleşme ülküsünü hızlandırmak için kaldırılacaktır.
Tüm telif hakları üzerindeki vergiler kaldırılacaktır.
Ülke dışındaki insanlarımızın kültürel kimliklerini korumaları ve sanatsal gereksinimlerini karşılamak için gerekli destek verilecektir.
Bağımsızlıklarına yeni kavuşan ve ortak kültür bağlarımız olan toplumlarla karşılıklı sıkı işbirliği sağlanacaktır.
Bakanlığa bağlı kuruluşlar ile yeni yasal düzenlemeler sonucu oluşacak kuruluşlar ve örgütler, kamu ve özel kitle iletişim araçları ile ortak kültür ve sanat
etkinlikleri üreteceklerdir.
Bir bilgi toplumu yaratma yolunda halkın okuma alışkanlığını özendirecek tedbirler alınacaktır. Bu bağlamda kütüphaneler ve kitaplıklar çağdaş teknolojik
olanaklarla bütünleştirilerek yaygınlaştırılacaktır. Kitaplıkların işlevlerine yönelik olarak kullanılması için olanaklar yaratılacaktır.Kütüphaneler içerikleri ve
kitap sayısı yönünden gelişmiş toplumlar düzeyine çıkarılacaktır.
Ülkemiz topraklarındaki eski kültürel değerler derlenip, korunup, geleceğe taşınarak evrensel uygarlığa armağan edilecektir.
Eski Eserleri ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası, bu mirasa sahip çıkacak ve onu yaşama geçirecek biçimde yeniden düzenlenecektir.
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin kültürel gelişmemizle uyumunun sağlanmasına özen gösterilecektir.
Böylelikle ülke kalkınmasının kültürel kalkınmadan ayrı olamayacağı görüşü topluma yerleştirilecektir.
Özel sektörün kültürel yatırımlara yönelmesi özendirilecektir. Üniversitelerin, sendikaların, diğer demokratik kitle örgütlerinin konuya ilişkin girişimleri ile
yerel yönetimlerin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda kendi yörelerindeki etkinlikleri desteklenecektir.
Etkinliklerini Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak sürdüren tiyatro, opera, bale, halk dansları ve çeşitli korolar ile bütün sanat alanlarında yeniden yapılanma
programları uygulanarak demokratik bir işleyis ve yurt düzeyinde ilkeli ve nitelikli bir yaygınlaşma sağlanacaktır.
Sinemamız, çağın gereklerine uygun olarak yeniden yasal dayanaklara kavuşturulacak, altyapı, yapım, gösterim ve pazarlama olanakları desteklenecek,
televizyonla ilişkileri sağlıklı bir düzeye kavuşturulacaktır.
Tüm sanatçılar ve sanat çalışanları sosyal güvenceye kavuşturulacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Din ve vicdan hürriyeti, her insanın vazgeçilmez, tabii haklarındandır.Vicdanlar üzerindeki her çeşit baskının kaldırılması ve din görevlilerinin siyasi
mülahazalardan arındırılması konusunda tedbirler alınacaktır.
Din görevlilerinin eğitim düzeylerinin yüksetilmesi için başlatılan çalışmalar sürdürülecek, dünyanın gelişen şartlarına uyum sağlayacak vasıflı elemanlar
yetiştirilmesine özen gösterilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Halen tespit edilmiş olan sporda öncelikli illerimiz yeniden gözden geçirilecek, bu illerin iklim şartları, sporcu potansiyeli, nufusu ve sosyal yapısı dikkate
alınarak daha sağlıklı bir tespit yapılacaktır. İllerimizin bu özelliklerine göre tesis planlaması ve dağılımı sağlıklı bir şekilde düzenlenecektir.
Ülkemizde faaliyet gösteren klüplerin ekonomik, sosyal ve idari yönden yapılanmasını sağlamak amacıyla bu klüplerimizin Dernekler Kanunu kapsamından
ayrılarak daha verimli ve işler hale getirilmesi sağlanacaktır.
Ülkemiz sporu ve sporcusunun sporda ileri gitmiş çağdaş ülkelerin düzeyine çıkartılabilmesi için bunları yetiştirecek olan antrenör ve hakemlerimizin en üst
düzeyde eğitimleri sağlanacaktır.
2000 yılındaki Olimpiyatların İstanbul’da yapılması için gerekli girişimlerde bulunulacak ve Olimpiyat tesislerinin planlanıp yapımına başlanacaktır.
Ülkemizde sporun daha geniş kitleye yaygınlaştırılması için gerekli önlemler alınacaktır. Klüplerimizin yapısal durumları değiştirilerek ekonomik ve idari
yönden ileri ülkelerin düzeyine çıkaracak bir yapıya kavuşturulacaktır.
Okul içinde ve okul dışında bulunan, çalışan ve çalışmayan günümüz gençliğinin böş zamanlarının değerlendirilmesi için gerekli önlemler alınacak ve bu
konuda yasal düzenlemeler yapılarak, gençliğimiz ileri ülkeler gençliğinin düzeyine çıkartılacaktır. Gençlik sorunları, öğretim kurumlarımız ve gençlerimiz ile
birlikte, saptanan bu sorunların çözümü için gerekli önlemler alınacaktır.
Amatör spor bütün olanaklar kullanılarak teşvik edilecek, okul aile ve klüp üçgeni içinde daha da yaygınlaştırılacak, spor tesislerinin yapımında, bu tesislerin
çok yönlü ve rasyonel kullamınları esas alınacaktır.
Profesyonel futbol yasası gözden geçirilerek, aksayan yönleri saptanacaktır. Profesyonel futbol klüplerimizin çağdaş bir yapıya kavuşturulması
sağlanacaktır.
Yüce Meclis’in Değerli Üyeleri,
Ülkenin sağlık sorunlarının boyutu ve özelliklerinin bilinci içinde, süreklilik gösterecek “ulusal bir sağlık politikası” geliştirilecektir.
Vatandaşın sağlığının korunması, sağlık sorunlarının azaltılması ve tüm bireylerin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri temel esastır.
Sosyalleştirme programı çerçevesinde bütünleştirilmiş bulunan ana-çocuk sağlığı, beslenme, çevre sağlığı, aile planlaması, sağlık eğitimi gibi başta gelen
koruyucu ve temel sağlık hizmetlerinin yurt düzeyinde yaygınlaştırılması ve etkinliğinin arttırılması suretiyle tedavi edici hizmetlere olan aşırı talep
azaltılacaktır.
Bu çerçevede birinci basamak sağlık hizmet birimleri, altyapı, insangücü ve araç-gereç bakımından güçlendirilerek yaygınlaştırılacak, böylece yataklı tedavi
kurumlarına yönelen aşırı ve gereksiz yığılmanın önüne geçilecektir. Bu bağlamda aile hekimliği uygulaması da yaygınlaştırılacaktır.
Tek tek bireylerin ve toplumun bütününün sağlığını korumak, kişi ve ailelerin ödeme gücüne bağlı olmadan hastalıklarını tedavi etmek için sağlık hizmetleri
yurt düzeyinde yaygınlaştırılarak yeniden örgütlenecektir. Yerleşme yerlerinin en uç biriminden başlayarak sağlıkevinden özel ihtisas hasteneleri ve tıp
fakültelerine uzanan bir sevk zinciri içinde sağlık hizmeti sunulacaktır.
Aile planlaması hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemlisi görülerek sağlık örgütü içinde yurt düzeyinde yaygınlaştırılacaktır.
Sağlık hizmet politikasına uygun nitelik ve sayıda insangücü süratle yetiştirilecektir.
Personel dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesi, zorlamalar yerine gönüllü çalışmayı özendirici önlemlerle sağlanacaktır.
Başta hekimler olmak üzere kamunun sağlık personeli ihtiyacının karşılanması, hizmet yükümlülükleri yerine, personelin performansına, çalışma yer ve
şartlarına göre ücretin belirleneceği, sözleşmeli istihdam ile gerçekleştirme yoluna gidilecektir.
Genel sağlık sigortası aşamalı olarak yaygınlaştırılacak ve hiçbir vatandaş genel sağlık sistemi dışında bırakılmayacaktır. Ödeme imkanı olmayan
vatandaşların sigorta primleri devlet tarafından karşılanacaktır. Bu çerçevede aşamalı olarak herkese tedavi olma imkanı sağlayan “Yeşil Kart” verilecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Üyeler,
Hükümet ve hükümet dışı kuruluşlarla yerel yönetimlerin kadınlarla ilgili çalışmaları, işbirliği ve koordinasyon içinde değerlendirilerek kadınlara ilişkin
politikalar oluşturulacaktır.
Başta Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği ve Türkiye tarafından onaylanan “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi” ve
diğer uluslararası kararları ile, Avrupa Konseyi, İLO, OECD, AGİK gibi kuruluşların kadınlara yönelik kararları doğrultusunda iç mevzuatımızda
düzenlemelerin yapılması uluslararası boyutta Türkiye tarafından konulan çekincelerin kaldırılması için gerekli çalışmalar gerçekleştirilecektir.
Bu amaçla Hükümetimiz bünyesinde “Kadın, Aile ve Çocuk Sorunları Bakanlığı” kurularak anlamlı bir adım atılmaktadır. Uluslararası çocuk hakları
deklarasyonuna uygun bir biçimde çocuk haklarının korunmasını düzenleyen yasa çıkarılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Hükümetimiz 1991 Türkiye’sinin devlet personel rejiminin tamamen yozlaştırıldığını, içinden çıkılmaz bir hale sokulduğunu, hiyerarşinin gerek makam, gerek
ücret bakımından çok dengesiz bir hale getirildiğini bilmektedir. Bu nedenle Hükümetimiz memurların hayat standardını düzeltici, dengeli, adil ve memura
onurlu maddi yaşam olanağı ve moral ortamı sağlayacak, çağdaş bir devlet personel reformu gerçekleştirecektir.
Devlet personel rejiminde yapılacak reform:
Kamu personelinin istihdam şekillerini, işe alınmalarını, hizmetiçi eğitimlerini, yükselmelerini, hak, ödev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen personel
rejimini;
Kamu personelinin aylık ve diğer özlük haklarını düzenleyen ücret rejimini;
Kamu personelinin sosyal güvenliğini sağlayan emeklilik rejimini;
Kamu personeline sağlanan sosyal hak ve yardımları kapsayacaktır.
Bu reform;
Devlette, etkin hizmet, memura huzur ve güven veren bir reform olacaktır.
Hükümetimiz, halk ve bürokrat arasındaki ilişkileri, karşılıklı anlayışa ve güvenceye sokacaktır. Artık işler, devlet katında kaydırma, rüşvet ve iltimasla
yürümeyecek, dürüstlük ve eşitlik, işlerin çözümüne hakim ilke olacaktır.Vatandaş, devlet kapılarında haksız muamele görmeyecek ve zaman kaybına
uğramayacaktır.
Kamu yönetiminde görev alanların kendilerine verilen görevleri, yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde yürütmeleri ana ilke olacaktır.
Bu amaçla, tüm idari işlemlerin, yetkili birimlerce periyodik denetimin yanı sıra, geçmişte ve gelecekte yapılmış veya yapılacak her türlü usulsüzlük ve
yolsuzlukların hızla üzerine gidilecektir.
Yolsuzlukların takibi ve sonuçlandırılması ile görevli Devlet Bakanlığı, bu konularda lüzumlu koordinasyonu sağlayıcı bir işlevi üstlenecektir.
Tüm inceleme ve soruşturmalar, “HukukDevleti” almanın gereklerine uyularak yürütülecek, kamuda çalışanların haksız, yersiz,ve kasta dayalı itham ve
isnatlarla tedirginliğine de asla yol açılmayacaktır.
Soruşturmaların kısa sürede sonuçlandırılması esastır. Bu amaçla, soruşturmalarda sürat ve etkinliği arttırılacak yasal düzenlemeler yapılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Bağımsız yargı ve hızlı dağıtılan, hakka ve hukuka uygun adalet, Hükümetimizin, en temel hedeflerinin başındadır. Hakimlerimizi, maddi ve hukuki
bağımsızlığa, vatandaşlarımızı da gecikmemiş ve haklı adalete eriştirmek için gereken tüm önlemleri almaya kararlıyız. Hakime, ayrıca kürsü ve karar güvencesi
vermek kararındayız.
Hazırlık soruşturmasında avukat bulundurulması sağlanacak ve bunun için yasal düzenlemeler yapılacaktır.
Yürürlükteki Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nun aksayan ve kamu vicdanını rahatsız eden hükümetlerini değiştirmek ve siyasi partiler arasında
sağlanabilecek bir konsensüsle değiştirecek ve millet iradesini TBMM’de en iyi şekilde yansıtacak günümüz koşullarına uygun yeni bir Seçim Yasası
hazırlanacaktır.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekileri,
Günümüz dünyasının, özellikle 80’li yılların ikinci yarısından bu yana, barışa yönelik demokratikleşme ve işbirliği doğrultularında hızlanan evrimi, 20. yüzyılın
son on yılına girilirken büyük çaplı ve çok yönlü, köklü değişiklerle yeni bir ivme kazanmış bulunmaktadır. Avrupa’da bloklararası rekabet son bulmuş;
soğuk savaş yerini,bir yandan büyük umutlar vaadeden, diğer yandan çeşitli risklerin aşılmasını gerektiren bir değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma
süreçleri bütününe terk etmiştir. Atlantik’ten Urallar’a yayılan alanda yeni dengeler oluşmakta, bu oluşum dünyanın diğer kıtalarında da sorunların barışçı
yollardan çözümüne ve toplumların demokratikleşmesine güç vermektedir.
Avrupa’yı demokratik ve totaliter iki kampa ayıran çizgi ortadan kalkmış, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, bireyin yaratma ve girişim gücüne öncelik
tanıyan değerlere dayalı kıtasal bir güvenlik ve işbirliği düzeni kurulması Avrupa Halklarının ortak ülküsü niteliğini kazanmıştır. Bu ortak ülkünün
gerçekleşmesi, demokrasiye dönüşüm yolundaki ülkelerin istikrarlı bir ekonomik kalkınmayı hızla sağlayabilmelerine ve değişim dönemlerine özgü sağlıksız
eğilim ve sapmaların önlenmesine bağlıdır. Bu sağlıksız eğilimler arasında ırkçılık, mezhepçilik, etnik rekabet ve çatışmalar, yabancı düşmanlığı ve dinsel
hoşgörsüzlük başlıcalarını teşkil etmektedir.
İçinde bulunduğumuz dönemde, Avrupa-Atlantik kuşağındaki tüm ülkelerin hükümetleri, bu sağlıksız eğilim ve sapmaların elbirliği ile üstesinden gelmek ve
21. yüzyılın insanlığa vaadettiklerini gerçekleştirmek için bilinçli ve tutarlı bir ortak hareket platformunda buluşmak sorumluluğunu taşımaktadır.
Hükümetimiz büyük Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” prensibinin çağdaş dünyayı müjdeleyen çağrısı ışığında, bu sorumluluğun gereklerini yerine
getirecek bir dış politikanın sahibi ve uygulayıcısı olacaktır.
Avrupa’da oluşan güvenlik ve işbirliği ortamını belirleyen ilke ve davranış normlarının Balkanlar’a, Akdeniz’e, Karadeniz Havzası’na, Orta Doğu’ya, Batı ve
Orta Asya’ya yaygınlaştırılmasında, Türkiye’nin coğrafi konumundan ve tarihsel deneyim birikiminden herkes yararlanmalıdır.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Diğer devletlerle uluslararası dayanışma içinde, ülkemizin çıkarlarını ön planda tutan, kişilikli, tutarlı ve bilinçli bir dış politika izlemek ana hedefimizdir.
Türkiye, dış politikada,çağdaş değerleri savunan barışçı tutumunu sürdürecek ve uluslararası ilişkilerin karşılıklı yarara dayalı olduğu bilincinden hareket
edilecektir. Uluslararası ilişkilerde devletimizin yüksek çıkarları için, kişisel heves ve gösterilere yer verilmeyecektir.
Hükümetimizce izlenecek dış politikaların, bu yönlendirici yaklaşımları çerçevesinde, ikili ve bölgesel ilişkilerimize yapıcı ve tutarlı bir dinamizm içerisinde
eğileceğiz.
Türkiye’nin, Avrupa bütünleşme hareketi içerisindeki konumunun güçlendirilemesi ve Avrupa Topluluğu ile ilişkilerimizin tam üyeliğe yönelik bir işbirliği
kapsamında geliştirilmesi Hükümetimizin ana hedefleri arasındadır. Yeni Avrupa’nın örgütlenmesinin ve Avrupa’nın her alandaki kurumlaşmasının,
Türkiye’nin payı ve katkısı olmaksızın doğal boyutlarına ulaşamayacağı kuşkusuzdur. Hükümetimiz, Avrupa toplumları ile Türk toplumunu birleştiren
tarihsel, siyasi, ekonomik, moral ve kültürel ortak parçaları arttırmak ve güçlendirmek suretiyle bu yolda tarihi bir mesafe almaya kararlıdır. Siyasi birlik ve
ekonomik ve parasal birlik yönünde yeni aşamalara ulaşmakta bulunan bir Avrupa’da Türkiye’nin de hak ettiği yeri alması ısrarla izleyeceğimiz ulusal bir
hedef olacaktır. İngiltere, Fransa ve geçen yıl birleşerek yeni Avrupa’nın, inşaasında kilit bir rol üstlenmiş bulunan Federal Almanya ile güçlü işbirliği
bağlarının yeniden ve daha kapsamlı bir çerçevede canlandırılıp sürdürülmesine büyük önem vereceğiz.
NATO’nun değişen Avrupa Güvenlik mimarisinin temel öğesi olarak yeni Avrupa-Atlantik denklemlerine uyum sağlama çabalarını memnunlukla karşılıyor
ve destekliyoruz. NATO’nun Avrupa Topluluğu ve oluşum halindeki Avrupa Güvenlik ve Soruşturma kimliği ile birlikte, AGİK sürecinin yaratmak istediği
yeni kıtasal barış ve güvenlik ortamına en büyük katkıyı sağlayabilecek bir ittifak topluluğu olduğu kanısındayız.Bu çerçevede NATO’nun, Merkezi ve
Doğu Avrupa ülkeleriyle ilşkilerinin yeni ve daha ileri düzeye yükseltilmesi çabalarını da olumlu bir girişim sayıyoruz.
ABD ile dostluk ve ittifak ilişkilerimizin özel bir önemi vardır. Karşılıklı yarar dengesine dayanan bu ilişkilerin geliştirilmesine öncelik vereceğiz. ABD ile
Türkiye’yi birbirlerine bağlayan, savundukları ortak değer ve idealleridir. ABD ile ilişkilerimizin bu ortak değer ve idealler zemininde, çok yönlü olarak daha
da geliştirilmesi hususunda kararlıyız.
Hükümetimiz, tarihsel bir yeniden yapılanma sürecinde bulunan Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkilerine ve işbirliğine büyük önem vermektedir. Bu sürecin
demokrasi ve barış içerisinde tamamlanması içten dileğimizdir. Cumhuriyetlerle ilişkilerimizin geliştirilmesinde bu temel yaklaşımla uyumlu bir tutum
izleyecektir. Aynı yaklaşım, Kafkasya’da komşumuz olan Cumhuriyetler ile dil ve kültür yakınlığımız bulunan Cumhuriyetlerle ilişkilerimize de egemen
olacaktır.
Özgürlüklerine kavuşarak, demokrasi ve kalkınma yolunda yeni atılımlara girmiş bulunan Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle komşumuz
Bulgaristan’la, siyasal, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi geliştirmek hükümetimizin ana ilkelerinden biridir.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi girişimleri çerçevesinde bu denizi çevreleyen ülkelerle çok yönlü ilişkiler geliştirilmesine yönelik çabaları kararlılıkla
sürdüreceğiz.
Asya ve Uzak Doğu ülkeleri ile ilişkilerimizin geliştirilmesi de Hükümetimizin öncelikli hedefleri arasındadır. Bu cümleden olarak bilhassa Çin’i ve Japonya’yı
özellikle zikretmek isterim.
Orta Doğu barış sürecinin, Filistin halkının devlet kurma dahil, meşru hak ve özlemlerine yanıt veren ve İsrail’in güvenlikli sınırlar içerisinde yaşama hakkını
da güvence altına alan başarılı bir sonuca ulaşması içten dileğimizdir. Gerek böyle bir başarılı sonuca ulaşılabilmesini kolaylaştırmak ve hızlandırmak, gerek
alınacak sonucun kalıcı bir işbirliği düzenine dönüşmesini sağlamak amacıyla Türkiye her türlü katkıda bulunmaya hazırdır. Orta Doğu bölgesinde, tüm
ulusların katılacağı ekonomik işbirliği yapılarının oluşturulması ile güven ve güvenlik arttırıcı önlemlerin yaygınlaştırılması doğrultusunda gayret sarf
edeceğiz.
İslam alemi ve onun büyük parçası konumundaki Arap dünyası ile ilişkilerimiz geleneksel önem ve önceliğini korumayı sürdürecektir. Türkiye’nin İslam alemi
bünyesindeki kalkınma ve işbirliği düzenlemelerinde oynadığı yapıcı rol sürdürülecek, İslam dünyasını bölen uyuşmazlık ve sorunların çözümüne yardımcı
olmak için her türlü çaba gösterilecektir. Bu çerçevede İslam Konferansı Örgütü’nün güçlendirilmesi ve örgüt bünyesindeki kurumların etkinliğinin
arttırılması başlıca amacımızı oluşturacaktır. Bu çabalarımızda Pakistan ve komşumuz İran’la ilişkilerimizin güçlendirilerek sürdürülmesinin ve geleneksel
dostlarımız Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleriyle aramızdaki işbirliği ve dayanışmanın arttırılmasının büyük ve yapıcı katkıları olacağına inanıyoruz.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Komşumuz Yunanistan ile aramızdaki ilişkilerin iki ülkenin uzun vadeli çıkarlarına uygun bir düzeye çıkartılmasını istemekteyiz. Aramızda mevcut bütün
anlaşmazlık konularında iyi niyetle ve yapıcı bir yaklaşımla yürütülecek görüşmelerle, iki tarafca da kabul edilebilir çözümler bulunabileceğine inanıyoruz.
Yunanistan’la aramızda çözüm bekleyen ve bir kısmı kendi aralarında bağlantılı önemli ikili sorunlar vardır. Kıta sahanlığı ve adaların sözleşmelere aykırı
olarak tahkimi dahil Ege’ye ilişkin sorunlar bunlardan bir bölümünü oluşturmaktadır. Hükümetimiz Yunanistan’la aramızdaki önemli ve ciddi sorunlardan
hiçbirinin yok sayılmakla ortadan kaldırılamayacağı görüşündedir. Gerek Ege bağlamındaki sorunlar demeti, gerek Batı Trakya Türklerinin azınlık ve insan
hakları ihlallerinden kaynaklanan sorunlar, ancak içerikli görüşmelerle çözümmlenebilir. Biz, bu amaçla ön-koşulsuz görüşmelerin başlatılmasına ve
sürdürülmesine hazırız. Hükümetimiz Yunanistan’la ilişkilerinde itidal ve sağduyuyu egemen kılmaya çalışacak ve Yunanistan’ın da aynı doğrultuda
davranmasını bekleyecetir. İki ülkeyi bağlayan ahdi yükümlülüklere ve aramızdaki mutabakatlara uyulması, ilişkilerde aradığımız iyi niyetin göstergesi
olacaktır.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Kıbrıs sorunu 28. yılına girmektedir. Bu sorunun daha fazla askıda kalmaksızın ve en erken bir zaman dilimi içerisinde çözüme ulaştırılabilmesi, Türkiye’nin
içten dilediğidir. Hükümetimiz Kıbrıs sorununun, Ada’nın varlığında ve geleceğinde eşit hak sahibi iki toplum arasında anlamlı ve yapıcı bir muzakere süreci
sonunda çözülebileceği kanısındadır.
Hükümetimiz Ada’daki gerçekleri ve tarihin olaylarını gözönünde tutarak, Kıbrıs Türk halkının tüm halklarıyla birlikte güvenlik ve esenliğinin, iki toplumun iki
ayrı kesimde yaşayacağı ve siyasal eşitliğe dayalı federal bir ortaklık kurulması ile güvence altına alınabileceğine inanmaktadır. Böyle bir siyasal çözüme,
toplumlararası müzakereler yoluyla ve barışcı yöntemlerle ulaşılabileceğine dair umudumuzu korumaktayız. Dış baskılar kullanılarak ve sorunun kapsamı
genişletilerek, çözüm sürecinin hızlandırılması olanağı yoktur. Hükümetimiz bu anlayış çerçevesinde Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olmaya ve katkıda
bulunmaya çalışacak ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu yoldaki çabalarını kuvvetle destekleyecektir. Kıbrıs Türk halkının refah düzeyinin
yükseltilmesine ve kalkınma çabalarının hızlandırılmasına bütün olanaklarımız kullanılarak katkıda bulunulması sürdürülecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Güney komşularımızla ilişkilerimi, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne karşı gösterdikleri çok yakından ilgidir. Türkiye, ülkemizin bölünmez bütümnlüğüne karşı
gösterecekleri fiili ve moral duyarlılığa paralel olarak, güney komşularımızla, siyasi, ekonomik, mali ve teknolojik alanda en iyi niyetler ve en iyi ilişkiler içinde
işbirliğini sürdürmeye hazırdır. Bu bağlamda, Suriye ile ilişkilerimizi son yıllarda kaydedilen olumlu gelişmeleri memnunlukla karşılıyor, Irak’la ilişkilerimizin
normalleştirilmesi koşullarının kısa zamanda oluşturulmasını diliyoruz.
Türkiye’nin Orta Doğu’da ciddi ve önemli bir ekonomik ve kültürel rol oynayabileceğinden kimse kuşku duymamalıdır. Ayrıca, Türkiye bu bölgedeki iyi
komşuluk sorumluluğunu ve siyasi rolünü itidal ve etkinlikle yerine getirebilecek konumdadır.
Hükümetimizce izlenecek dış politikanın maddi altyapısının, ulusumuzun zengin tarihsel birikiminin olgunlaştırdığı, demokratik, laik ve çoğulcu bir siyasi çatı
altında biçimlenen, insan hak ve özgürlüklerine, çağdaş değerlere saygılı bir düşünsel altyapıdan beslenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla,
kamuoyumuzun duyarlık ve eğilimlerini yansıtan ve Türk demokrasisinin karar yapımcılarına çok-sesli bir ortamın düşünsel ve moral desteğini
kazandırabilecek düzenlemelere önem verilecektir. Dışişleri Bakanlığımızın iç ve dış örgütünün, çağdaş dış politika hizmetlerinin gereğine yanıt verebilecek
bir biçimde güçlendirilmesi ve işlevlerini en verimli ve etkin bir biçimde yerine getirebilmesi için gerekli her türlü donanım ve diğer olanaklar sağlanacaktır.
Yüce Meclis’in dış politikamızın yürütülüşüne her aşama katkıda bulunması ve bilgilendirilmesi Hükümetimizin özenle izleyeceği bir uygulama haline
getirilecektir. Bu uygulamanın, uluslararası çıkarlarımızın korunup gözetilmesinde en önemli yardımcı unsuru oluşturacağına inanıyoruz.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Hükümetimiz ulusal bütünlüğümüz içinde dış politika, milli istihbarat ve milli savunma politikalarını birbirini tamamlayan bir bütün olarak ele alacaktır.
Milli istihhbarat örgütlerimizi, Türkiye’nin güvenlik, savunma ve dış politika hedeflerine daha çağdaş, daha yararlı ve daha zamanlı katkılarda bulunabilir
hale getireceğiz. Teknik ve beşeri istihbarat yeteneklerini birlikte geliştirecek, açık ve kapalı faaliyetlerini yeniden düzenleyecek, milli istihbarat bürokrasisini çok daha profesyonel bir konuma kaydıracağız.
Hükümet, gerçekçi tehdit ve risk değerlendirmelerine dayanılarak oluşturulan milli savunma politikasının, milli refahı artırma hedefleri ile
çelişmeyeceğine inanmaktadır. Bu inançla, milli savunma politikası, milli kalkınma politikasıyla birlikte ele alınarak, beka ve refah dengesinin en rasyonel biçimde kurulmasına ve korunmasına özel itina gösterilecektir. Bu dengede Türk Silahlı Kuvvetlerine caydırıcılık ve savunma niteliğinin kazandırılması ve bu niteliğin idame ettirilmesi hedefi daima gözönünde bulundurulacaktır.
Son yıllarda Dünya’da ve özellikle Avrupa’da ve çevre ülkelerde meydana gelen gelişmeler, alışılmış tehdit ve risk kavramlarına yeni boyutlar getirmiştir.
Genelde bir yumuşama ve barış ortamına girilmiş olmakla beraber; Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’daki belirsizlik ve istikrarsızlık üçgeni içinde bulunmaktadır. Bu itibarla, AGİK süreci çerçevesinde, silahsızlanma ve silahların kontrolu yönündeki çalışmaların yanında Türk Silahlı Kuvvetlerinin
reorganizasyonu ve modernizasyonu yönündeki çalışmaların da hızlandırılması gerektiğine inanılmaktadır. Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü ortam ve şartta harekat icra edebilecek, hareket ve beka kabiliyeti yüksek, yeterli komuta kontrol sistemlerine sahip, yüksek teknolojiyi kullanabilecek imkan ve kabiliyetlere kavuşturulması elzem görülmektedir.
Sözkonusu reorganizasyon ve modernizasyon çerçevesinde; gerekli kaynakların tahsis edilmesi, Silahlı Kuvvetlerin personel sayısının bir plan ve program dahilinde azaltılması, dolayısıyla askerlik süresinin kademeli bir biçimde kısaltılaması önemle ele alacağımız konular olacaktır.
Diğer taraftan, 1970’li yılların başlarından itibaren kurulmasına başlanan ve geliştirilmesine çalışılan yerli savunma sanayiinin, Silahlı Kuvvetlerin çağdaş ihtiyaçlarına cevap verebilecek yüksek teknoloji ürünü silah ve malzeme sistemlerini ve teçhizatı üretebilecek düzeye çıkarılması ve böylece dışa bağımlılığıgiderek azaltma yönündeki gayretlerin artırılması da, savunma politikamızın önemli bir unsurunu teşkil edecektir.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Hükümetimizin temel amacı siyasal, ekonomik ve toplumsal istikrarı ve toplumsal güveni sağlamaktır.
Ülkemizin bu geniş tabanlı Hükümeti, siyasal istikrar yanında, toplumumuzu ve devletimizi de kapsayan bir yenileşme ve rahatlama uygulaması ile göreve
başlamak azmindedir. Gerçekten devleti, rejimi ve ekonimiyi etkin bir şekilde işleyecek hale getirebilmer, tutarlı, kararlı, adil ve objektif uygulamalarla hükümetetmeyi, halkımıza verilecek hizmetin gereği sayıyoruz.
Hayat pahalılığının önlenmesi, enflasyonun düşürülmesi, işsizliğin asgariye indirilmesi, vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik güvencelerle donatılması,gelir dağılımındaki çarpıcı adaletsizliği önleyici önlemler uygulamaya konması ve böylece halkımıza huzur verilmesi, ülkemizdeki istikrarın temel koşuludur.
Hükümetimiz, Türkiye’nin her alanda büyümeyi vazgeçilmez hedef sayması gerekliliğine inanır. Biz bu büyümeyi istikrar içinde gerçekleştirmeye kararlıyız.
Sosyal ve ekonomik barış ve istikrar içinde müreffeh bir Türkiye’ye erişmek, Hükümetimizin temel amaçlarından biridir. Böyle bir Türkiye hem büyümesini,hem toplumsal zenginleşmesini sağlamış olacaktır. Biz, devleti ve toplumu ile zenginleşmiş bir Türkiye’yi gerçekleştirmek için en etkin önlemleri almayakararlıyız.
Her türlü yolsuzluk, iltimas ve rüşvetle mücadeleye kesinlikle kararlı olan Hükümetimizin oluşturacağı dürüst ve şeffah yönetim, ülkemize genel bir rahatlık
getirecektir.
Hükümetimiz, yolsuzlukların hesabını hukuk içinde sormaya kararlıdır. Demokratik sistem çerçevesinde ve normal yargı mekanizmasında, yolsuzlukların takip
edilmesi, halkımıza karşı yükümlülüğümüzdür.
Sayın Başkan,
Sayın Üyeler,
Hükümetimiz ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunların birikip yoğunlaştığı bir aşamada göreve başlamıştır. Bunların bilincinde olarak bu hükümetioluşturup Yüce Meclis’in huzuruna geldik. Halkımıza, onların temsilcilerinden oluşan Parlamento’ya inanarak, güvenerek bu ağır görevi üstlendik.
Ulusumuzun müstesna nitelikleri en büyük güven kaynağımızdır. Ulusumuzun eşsiz tarihinden gelen ve doğasında var olan nitelikler, ülkemizin ileri vekalkınmış ülkeler arasında hak ettiği yerini almasını sağlayacaktır.
Yeni bir şevk, ümit ve heyecanla, aziz milletimize, büyük hizmetler vereceğimize inanıyoruz. Ve bu kararlılıkla göreve başlıyoruz.
Yüce Meclis’imizin, izhar edeceği güven, güçlükleri aşmanın ve başarıya ulaşmanın, en önemli dayanağı ve kaynağı olacaktır.
Taktir yüce Heyetinizindir.
Cenab-ı Allah hepimizin yardımcısı olsun.